Nurettin Değirmenci (Elk. Yük. Müh.)
Zaman ile ilgili kalıcı çalışmaların Eski Mısır ve Yunan'da başladığını yazılı kaynaklardan biliyoruz. Günün 24 eşit parçaya bölünmesi, Eski Mısırlıların insanlığa hediyesidir. Eski Yunan ve Mısır'da yapılan zaman ile ilgili çalışmalar, oldukça bulanıktır.
A- Konunun kendisi bulanıktır; zamanla ilgili çalışma yapan dahiler karmakarışık düşünceler ileri sürerler.
B- Belleklerinde doğa ile doğaüstü zaman kavramları iç içedir.
Eski düşünürlerin bulanık görüşleri, değişik yorumlara neden olur. Yorum, bütüne tamamlamadır.
Yorumlarla
1.Süredurum Yasası gereği, güncel kavramlar geçmişe taşınır, geçmiş tahrip edilir ve yanlış bütünlere ulaşılır.
2.Toplanan bilgilerle orantılı olarak, ölçülü yorumlar sayesinde geçmiş aydınlanır.
Zamanla ilgili diğer bir esaslı kaynak, Eski Ahit'tir. Eski Ahit'te, Yaratılıştan itibaren peygamberlerin yaşam süresi sırayla yazılıdır. Değişik dâhiler, bu süreleri toplayarak Yaratılış tarihine ulaşırlar. Burada ufak bir sorun ortaya çıkar: Yaratılıştan önce zaman var mıydı?
Zaman ile ilgili çalışmaları iki bölüme ayırmak gerekir:
1.Felsefî olarak zaman kavramı üzerindeki düşünceler.
2.Süre (Aralık) ölçüm çalışmaları.
Zaman kavramı ile ilgili ilk çalışma, Platon'a aittir. Kuşkusuz, Platon'dan önce bazı dâhilerin çalışmaları olsa gerek; ama, biz bilmiyoruz. Platon, “Zaman, an olarak gökten gelir.” der. Platon, neye dayanarak bunu söylüyordu acaba?
1.İnsanların ve hayvanların nefes alış-verişleri, düzenli değildir. Bu nedenle, Platon, nefes alışlarını temel alarak savını ileri süremez.
2.İnsanların göz kapaklarının hareketi, oldukça değişkendir. Dolayısıyla, göz kapaklarının açılıp kapanması, temel olamaz.
3.Kalp atışları düzenlidir. Büyük bir olasılıkla; Platon, kalp atışlarını esas alarak düzenli an tanımını yapar. Kuşkusuz, tanımını insanla sınırlı tutmaz. Yani, gelen an, bütün varlıklar içindir.
Zamanı tanımlama ve süre ölçme çalışmaları, Hıristiyanlığın ilk yıllarında engellerle karşılaşır. Çünkü bazı ilkel Hıristiyan liderler, zamanı tanımlama ve süre ölçme çabalarını "günah" kapsamına alırlar. Batı Roma İmparatorluğunun yıkılması, Batı Avrupa'da büyük kargaşalara ve yönetim boşluklarına neden olur. Göçebe toplumlar, Güney Avrupa'ya, ardı arkası kesilmeyen akınlar yapar. Sonunda, Hıristiyan dâhiler, kaleler ve şatolar inşa ederek varlıklarını sürdürmeye, tarım alanlarını işletmeye çalışırlar.
A- Hıristiyan liderler, sağlam kaleler içinde tapınaklarını yapar ve çevredeki toprakları ekip biçerler. Düşman saldırılarında kalelere sığınarak kendilerini korurlar.
B- Yerleşik toplumlarda, özellikle dinsel topluluklarda ibadete başlama ve süre miktarı önemlidir. Hıristiyan kilise ve manastırlarında ibadet miktarını ve ibadete başlama anını belirleme ihtiyacı ortaya çıkar. Bu nedenle zaman üzerinde felsefi ve teknik çalışmalar başlar.
Düzenli takvim yapıp süre ölçümü için sıkıntı şudur:
1.Ay, Dünya çevresini 29,5 günde tamamlar.
2.Dünya, Güneş çevresini 365 gün 6 saatte tamamlar.
I- 12 X 29,5 = 354 gün eder. 12 defa hilalin gözükmesi, bir yıl eder. Bu ise Dünya'nın Güneş çevresindeki turuna denk düşmez.
II- Ay , parçalara ayrılamaz; günahtır.
Günah nedeniyle uzun süre zaman üzerinde yapılan felsefî ve teknik çalışmalar verimli olmaz. Manastır ve kiliselerde;
1.Çalışanların ve ibadet edenlerin;
2.Dini gün ve gecelerin sayısı arttıkça, süre ölçümüne olan ihtiyaç artar.
İnsanlar, toprağa yerleştikten sonra bazı göçebe geleneklerini terk eder; bunların yerine, yerleşik adetler edinirler. Hıristiyanlar da toprağa yerleştikçe, ihtiyaç gereği, göçebelikten gelme bazı gelenekleri terk edip, bazılarını değişikliğe uğratırlar. Örneğin, dini gün ve gecelerde yapılan ibadetler, insanlara daha fazla sevap kazandırır. Göçebelerde böylesi adetler yoktur. Göçebelere göre, tanrıların her günü birbirine benzer. Özellikle kıtlık ve salgınların olduğu dönemlerde, öte dünya beklentisi daha bir belirgin olur. Bu dünya zaten kaybedilmiş; kuzucuklar, öte dünyayı kazanmaya çalışır. Bu durumda, örneğin, İsa'nın Gerçek Haç ile göğe yükselmesi günü nasıl hesaplanır? İşte, İsa'nın tahta parçalarıyla göğe yükselmesinin insan belleklerine milyonlarca zararı yanında tek yararı, süre ölçümüne katkısıdır. Süre ölçümü için takvim yapmak zorunludur. Takvim yapmak içinse;
1.Kilise babaları arasında felsefî zaman tartışmaları başlar. Teori olmadan pratik olmaz.
2.Ölçü için araç gereç yapımı hızlanır.
Bu arada pek çok dâhi, zamanla ilgili görüşler ileri sürerler. Bunların büyük kısmı yanlıştır; ama, doğrularının ortaya çıkması için değişik görüşlerin ortaya atılması zorunludur. Avrupa'da zamanla ilgili görüşler Rönesans, Reform ve Aydınlanma ile hızlanır. Ortadoğu toplumlarında, Bağdat kurulup, Beytül-Hikme'de eğitim çalışmaları hızlandıktan sonra süre ölçümü ile ilgili bazı çalışmalar ortaya çıkar. Ancak, ortaya çıkan çalışmalar kısa sürede son bulur. Niçin? Müslüman âlimler, üretime yönelmezler. Üretemeyen veya üretmeyi bilmeyen insanlar ayrıcalık peşinde koşar. Kuş yavruları gibi liderin vereceği sadakayı beklerler. Müslüman âlimler, halifelerden aldıkları ayrıcalık ile fâni dünyada nefes alıp verirler. Halifeler, ayrıcalığı kesince; bütün çalışmalar durur. Üretim, özgürlüğe; ayrıcalık, kulluğa, köleliğe açılan kapılardır.
Göçebe toplumlarda:
•12 defa hilalin gözükmesi bir yıl eder
•Bir yıl kaç gün eder?
•Müslüman toplumlarda, neden her yıl dini günler düzenli olarak kayar acaba?
•Bir yıl kaç hafta ve gündür?
•Bir ayda kaç gün vardır?
•Bir günde kaç saat olur?
Sorularına ilkeller ihtiyaç duymaz. Batı'da kilise ve manastırlarda süre ölçümüne ihtiyaç olur.
Niçin?
A- Her kilise ve manastır arazilerinde binlerce kişi çalışır. Bunların çalışma, yeme ve ibadet saatlerini düzenlemek zorunludur.
B- Her kilise ve manastırda binlerce dindar değişik görevler yapar; elişleri, tamirat, yapı işleri… Dindarların ibadet saatleri ile çalışma saatlerini karıştırmak günahtır. Günah, doğrudan dinsel liderlerin hanesine yazılır. Dinsel liderin günah işlememesi için süre ölçümünü bilmesi ve düzenlemesi gerekir.
İlkel insanların belleklerindeki kavramlar karmakarışıktır. Belleklerdeki kavramlar karmakarışık olunca, ibadetler de karmaşık yapı kazanır. O kadar çok dua okuma çeşidi, ayin olur ki; ancak, tanrısal kişiler bu ayinleri düzenleyebilir. Tanrısal kişiler, kuzucuklarına göre bilgili olduklarından:
1.Kurnaz olurlar; yaygara ile süre tayın ederler.
2.Ender sayıda dahi, kum veya mekanik olarak çalışan sayıcılarla düzenleme yaparlar.
Batıda MS.700 ile 1600 yılları arasında zaman tanımı ve süre ölçümü ile ilgili değişik çalışmalar olur.
1-Süre ölçümü için takvim ve değişik araç gereç üzerinde çalışmalar yapılır.
2-Felsefi olarak zamanla ilgili çalışmalar pek olmaz.
Belki, anlaşılmayan pek çok belge ilahi zaman tanımları ile doludur. Yazanlar, öte dünyada karanlıkta kalmasınlar! Bize Kartezyen Sistemini hediye eden Descartes, süre ile ilgili şunları yazar: «Biri uçan, diğeri uyuyan iki güvercin aynı süre yaşarlar.» Descartes, zaman ile ilgili ayrıntılı bilgi vermez. Bu görüş, değişik dâhiler tarafından işlenir. Newton'a göre, zaman, Yaratılıştan itibaren akan ve Evreni dolduran bir nehirdir. Her yaratık bu nehirden kendi payını kullanır. Kullanılan paya, süre denir. Ölçülü zaman, süre olur. Buna göre, zaman nehrinden aynı anda yararlanmaya başlayanlar yaşıttır. "Zaman nehrinin maddesi nedir?", "Yasası var mıdır?" soruları, Newton'da yanıtsızdır.
Zaman nehri oldukça bulanıktır:
A- Yaratılış olmuş mudur?
Görecelilik Yasası gereği:
1.Evrende bir başlangıç noktası yoktur.
2.Evren, merkezi her nokta, sınırları belirsiz küredir.
B- Yaratılış olmamışsa zaman nehri nereden başlar?
Ayrıca:
I- Zaman nehrinden akan, ilâhî bir nesne midir?
II- Nesne olmadan hareket olmaz. Nehrin maddesi, doğaya ait midir?
Bu sorular yatısızdır.
Descartes ve Newton'a göre, zaman nehri, Kartezyen Sisteminin dışında akar; ama, süre Kartezyen Sisteminin içinde kalır. Batı'da zaman ve süre konusunda görüş belirten çok sayıda düşünür vardır. Ancak pek çok dâhide zaman ve süre karmakarışıktır. Hatta bazı dâhiler, zaman ölçümüne kalkışırlar. Zaman ölçümü konusunda, Maxwell, hareket yasalarını dayanak alır; ama, ölçümün hayâlî olduğunu vurgular.
“Değişebilir Zaman” Düşünce Başlangıcı
Ether (Esir) kavramının doğada nesnel karşılığının olmadığının kanıtlanması, ışık üzerindeki çalışmaları yoğunlaştırır. Işık nedir ve nasıl yayılır? Sorusu, güçlü belleklerde öne çıkar. 1880'li yıllarda Lorentz isminde bir dâhi, duran ve hareket eden hareketli nesnelerin hızları konusunda matematiksel tanımlar yapar.
Örneğin, saniyede 1000 birim dönen A ve B pervaneleri olsun. A, yerde sabit; B, bir uçağa monte edilsin.
1.Yerdeki gözlemciye göre, A pervanesi 1000 birim hızla döner.
2.Uçaktaki gözlemciye göre, B pervanesi 1000 birim hızla döner.
3.Yerdeki gözlemciye göre, uçağa monte edilen B pervanesi ne kadar hızla döner acaba?
Yerdeki gözlemciye göre, B pervanesinin hızı uçağın hızı ile değişir. Uçak, hızlandıkça:
A- Uçak yerdeki gözlemciye yaklaşıyorsa; B pervanesinin hızı, yerdeki gözlemciye göre hızlanır. Yerdeki gözlemcinin elindeki sayaç, Lorentz dönüşümleri ile orantılı olarak, B pervanesinin hızını, 1000 birimden fazla ölçer.
B-Uçak yerdeki gözlemciden uzaklaşıyorsa; B pervanesinin hızı, yerdeki gözlemciye göre yavaşlar.
Lorentz, verilen örnekteki, uçak hızı ile pervane hızı arasındaki ilişkiyi matematiksel olarak tanımlar. Lorentz dönüşümleri, Hareket yasaları ve Görecelilik Yasasına uygundur.