Çok güzel bir konu olmuş.Teşekkürler Parabellum üstad.
Garson tabiri sanıyorum Fransızca genç erkek anlamına gelen "garçon" kelimesinden geliyor.
İlk saatimin alındığı yıllarda ben ilkokul son ya da orta okuldaydım.Yani yeni tabirleriyle söylemek gerekirse 5 veya 6.sınıf.
Tahtakale'de o yıllarda da seyyarcılar boldu.Camlı ince dolaplarının içerisinde pek çok çeşit saat olurdu.Ama ağırlık Hislon ve Nacar'lar ile bunların çakmalarındaydı.
Rahmetli babamla böyle bir tezgaha gittiğimizde tezgah sahibi saatin bana alınacağını öğrenince hemen bu orta boy (garson boy tabirini de çok beğendim) saatlerden çıkarmıştı."Bu yaştakilere bunlardan veriyoruz" gibi de bir laf etmişti.
Aslında gerçekten o yıllarda incecik olan kollarıma bu saat tam gelmişti.Ama bana göre bu bir çocuk saatiydi.Ben de saat satın alıncak kadar büyüdüğümden dolayı (!) bu saati çocuk saati olduğundan istememiştim.
Halbuki tezgahtaki bez kordonlu AS1130'u koluma taktığımda, kolumda tencere kapağı var gibi durmasına rağmen, bu küçük saati istemeyerek, daha sonraki tecrübelerimde "Kızıl Çin" malı olduğu ortaya çıkan, içi çiçek desenli bir AS1130 un alınmasına babamı razı etmiştim.
O yıllarda sünnet törenlerinin büyük önemi vardı.Bu sünnet merasimlerinin en kuvvetli hediyelerinden birisi de bu orta boy saatlerdi.Sünnetin ardından böyle bir saati kola takıp gezinmek 8-10 yaşlarındaki bir çocuk için büyük sükseydi.(Ben sünnette böyle bir saat kapamamıştım ne yazık ki
)
Bu saatlerin bir başka pazarı ise yaşlı bayanlardı.O yıllarda bayan saatleri şimdi olduğu gibi duvar saatinin kola monte edilmişi değil tam aksine küçücük,kibarlık ve zarafetten kırılacak,ince işçilikli saatlerdi.Bir kadının erkek saati takması ise hiç hoş karşılanmazdı.İşte gözü yakını görmekte zorlanan yaşlı bayanlar bayan saatlerine göre daha görünür olan bu boy saatlerden satın alarak kullanırlardı.
Herkese selamlar...