Türk Saatforumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Saat Forumu-www.turksaatforumu.com - Saatlerin Hyde park'ı-Saat Sohbeti
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

  Padişahlar da saat sever! Osmanlı’nın Galatalı saatçileri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Maurice Lacroix

Maurice Lacroix


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 18/07/11
Yaş : 44

 Padişahlar da saat sever! Osmanlı’nın Galatalı saatçileri Empty
MesajKonu: Padişahlar da saat sever! Osmanlı’nın Galatalı saatçileri    Padişahlar da saat sever! Osmanlı’nın Galatalı saatçileri Icon_minipostedC.tesi 3 Eyl. - 19:01

Size “Fransız Devrimi’nin tohumları Galata’da atıldı” desem ne dersiniz? Fransa’nın en önemli devrim yazarı, düşünürü ve siyaset kuramcısı Jean Jacques Rousseau’yu hepimiz biliyoruz. Peki Jean Jacques Rousseau’nun babası İsaac Rousseau’nun Topkapı Sarayı’nda saat tamircisi olduğunu hiç duymuş muydunuz? Peki annesi küçük yaşta ölen Jean Jacques Rousseau’nun kitaplarında bir o kadar bahsettiği Constantinople’u orada 6 yılını geçiren, Galata’nın âlemlerine katılan babasından öğrendiğini biliyor muydunuz? Hiç kuşkusuz Jean Jacques çoğu düşüncesinde babasının hayatı ve deneyimlerinden etkilenmiştir.

Bunun bir örneğini Rousseau’nun ‘İtiraflar’ adlı eserinde görüyoruz : “Babam tek kardeşimin doğumundan sonra İstanbul’a doğru yola koyuldu ve orada saray saatçiliğine getirildi. Onun yokluğunda annemin güzelliği, zekâsı ve ev kadınlığı bir dizi hayranı cezp etti, bunların arasında Mösyö de la Closure en ısrarla ilgi gösterenlerdendi. Otuz yıllık bir sürenin ardından annemden söz ederken derinden duygulandığını gördüğüme göre, tutkusu olağanüstü şiddetli olmalıydı. Annemin erdeminden daha kuvvetli bir savunma silahı vardı. Kocasını şefkatle seviyordu. Onun geri dönmesi için diretti. O da tüm beklentilerinden vazgeçip Cenevre’ye koştu. Dönüşünün talihsiz meyvesi bendim.” Yine ‘Emile’ adlı eserinde, Rousseau’nun kendini takip eden bir kediye “sultan” ismini vermesi babasının kendi doğumundan evvel yaşadıklarını çocukluk boyu anlatmasından ve oradaki anılardan bir şeyler almasından geliyor.

Osmanlı’nın saate olan ilgisini ise Otto Kuntz’un ‘Sultan İçin Bir Saat’ isimli eserinde görüyoruz. Bunun yanında “Sarayın Saatçisi: Jean Jacques Rousseau’nun ‘Doğu Fantazminin Kökleri’ isimli Fransızca eser de bize Rousseau’nun babasının hayatı ve Galata’da yaşadığı dönemdeki İstanbul etkileşimlerinin ipucunu veriyor. İsviçre’de açılan Patek Philippe Saat Müzesi’nin bir bölümünde de Osmanlı ve onun saat tutkusu için bir köşe ayrılmış. Müzenin en gözde eserlerinden biri olarak ‘Boğaziçi’ adında üzerinde seramikten dört minareli cami, Boğaziçi ve Osmanlı yelkenlisinin resmedildiği bir saatle karşılaşıyoruz.

Aslında Osmanlı’nın saate olan ilgisi daha eskiye dayansa da İsviçre saatlerine olan ilgi Cenevreli saatçilerin Galata’da kurdukları bir koloni ile başlıyor. Bu koloni zamanla o kadar büyüyüp gelişiyor ki kendi kilisesi, papazı ve okulu da oluyor. Koloninin İstanbul’a gelen saatçilerinden biri ise İsaac Rousseau oluyor. Baba Rousseau’nun bir önceki kuşaktan baba mesleği saat tamirindeki ustalığı sarayın da dikkatini çekiyor ve saraya saat tamircisi olarak alınıyor. O dönemde sarayda namaz vakitlerinin ayarlanması büyük önem teşkil ediyor ve baba İsaac da bu görevde bulunuyor. Şu an halen Galata’da İsaac Rousseau’nun yaşadığı yerde isminin bulunduğu bir levha bulunuyor.

Ünlü düşünür Voltaire’in de çiftliğinde saat üretip bunları Cenevre kolonisi aracılığı ile Türklere sattığını aynı kaynaktan öğreniyoruz. Sarayın saate olan ilgisi 3. Murad’ın Yahudi doktoru Dominico Yeruşalmi’nin de dikkatini çekiyor. Kendisi bu saatlerin taşınmasından bakımına kadar büyük bir uğraş gerektirdiğini ve bu konunun da özel eğitilen iç oğlanları tarafından üstlenildiğini anlatıyor.

Jean Jacques Rousseau babasından birçok eserinde sarayın saatçisi diye övgü ile söz ederken 26 Temmuz 1762 yılında ‘Correspondance’ isimli Marcet’ye kızgınlıkla yazdığı bir mektubunda ise ”il vaudrait mieux etre né Turc que Génévois” (Cenevreli doğmak yerine, Türk doğmak varmış!)diye söz ediyor. İsaac Rousseau İstanbul’u, karısı Suzanne’dan gelen annesinin vefatı haberi üzerine terk ediyor, ardından 1712 yılında Jean Jacques Rousseau doğuyor, ama bu sefer de 9 gün sonra da karısı Suzanne ölüyor. Çaresiz baba Rousseau’yu vaftiz ettirdikten sonra bir papazın yanına veriyor. Jean Jacques Rousseau’nun da kendi çocuklarını doğum sonrası yetimhaneye bıraktığını biliyoruz. Nitekim Rousseau, kendi yaptığının tam tersine eserlerinde aile yapısı hakkında günümüzde de geçerli birçok kuram bize sunuyor.

Her ne kadar kimileri tarafından Yahudi olduğu ileri sürülse de vaftiz olduğu ve kilise eğitimi aldığını bildiğimiz Jean Jacques Rousseau, eserlerinde Yahudiler’in özgürlüğe olan inançlarından övgüyle söz eder. Yazdığı bir makalesinde Yahudilerin ulusal özelliklerine olan hayranlığını şöyle vurgular: “Yahudiler bize hiç sona ermeyen bir birikim sunuyorlar. Atina, Roma ve onların insanları tümüyle yok oldu, bütün zorluklara rağmen Sion, çocuklarını yitirmedi. Onlar her milletin arasına girdiler ama hiçbirinde erimediler. Lidersiz kaldılar, ama hala bir milletler. Ülkesiz kaldılar ama hala birer yurttaşlar.“

Saat, bir dönem devletlerarasındaki ilişkileri bile düzenleyen hassas bir öneme sahipti. Nitekim Fatih Sultan Mehmet Venedik senyöründen kendisine iyi bir kristal işçisi, iyi bir ressam ve iyi bir saat ustası saraya yollamasını istemiştir. Macaristan kralı Ferdinand’ın Muhteşem Süleyman’a gönderdiği hediyeler arasında da ancak 12 kişinin taşıyabileceği büyüklükte bir saat yer alır.

Günümüzde saat eski önemini korumakta mıdır? Artık hepimiz istesek de istemesek de cep telefonumuzun içinde bir saat taşıyoruz. Peki, bu saat o eski saatlerle aynı işlevi görüyor mu dersiniz? Eskiler bir saatin o insanın karakterini gösterdiğini söylerler. Peki, hangimizin evinde halen bir guguklu saat veya sarkaçlı saat başı çalan saatlerden halen bir tane mevcut?

Benim de saatlerle ilgili ufak bir anım var, babamın ortaokulun son sınıfında Saint-Michel’in bir senelik taksitini ödemek için Kapalıçarşı’da satmak zorunda kaldığı altın Rolex’i halen hatırlıyorum. O gün ilk defa kolunda gördüğüm o ihtişamlı saat şu an bende olsaydı ne hissederdim bilmiyorum ama Fransızcayı öğrenmemde bir katkısı olduğundan hiç şüphem yok. Belki bir gün ben de beni anlatan bir saate sahip olurum…

Siz de kimileri gibi saati bugüne kadar sadece akrep ve yelkovandan oluşan bir zaman aracı olarak gördüyseniz çok yanılmışsınız demektir. Artık demek ki etrafınızdaki saatlere daha dikkatli bakma zamanı geldi. Kim bilir, belki de babanızın kol saati onun hayatı hakkında size birçok bilmediğinizi veriyor

Mois Gabay

(Alıntıdır)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Padişahlar da saat sever! Osmanlı’nın Galatalı saatçileri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Türk Saatforumu :: GENEL SAAT FORUMLARI-KOLEKSİYON-BİLGİ :: Genel Saat Sohbeti-
Buraya geçin: