Saat Forumu-www.turksaatforumu.com - Saatlerin Hyde park'ı-Saat Sohbeti |
|
| Saat nedir? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 4:57 | |
| Saat Nedir? Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış Dakikalık zaman dilimi, zaman parçası ve Günün hangi anı olduğunu gösteren alete Saat denir.
24 saat esaslı Saatler en az 15. yüzyıldan bu yana kullanıla gelmiştir. Saatlerin zaman göstermek dışında da işlevleri bulunmaktadır. Bir aracı zamana göre ayarlamak bunlardan birisi olarak gösterilebilir. Böyle bir kullanılışın örneği bombalarda ve fırınlarda görülebilir.
İlk çağlarda bir tahtaya dikili üçgen bir tahta formunda karşımıza çıkmış olan saat, teknolojinin gelişmesi ile biçim değiştirmiş, gelişmiş akrepli, yelkovanlı Mekanik saatlerin yapılmasına imkan vermiştir. Teknolojinin daha da gelişmesi ile Dijital saatlerin üretimi mümkün hale gelmiş, ardından teknolojinin daha da hızlanmasıyla, gelişim hızına paralel olarak analog görünümlü akrepli yelkovanlı dijital saatler dizayn edilmiştir.
Zaman içerisinde farklılaşmalar artmış, artık yelkovan ve akrebi olmayan, modern dizaynlı okuması olabildiğince zor saatler karşımıza çıkmıştır. Bu yönüyle saat, insanlık tarihinin bir aynası gibidir.
Saatin Bulunuşu ve ilk kez kullanılışı Saat Mekaniği yapımının en temel kuralı, öncelikle zaman kavramının kesin anlaşılması ve dünya üzerindeki ortak bir dilmiş gibi okunabilmesini sağlayacak hesapların yapılmasıdır. Maddenin hayata gelmesini başlatan ve sonlanmasına doğru daima hareket eden zaman, elle tutulamayan, gözle görülebilen matematik ve geometri, trigonometri gibi bilimlerle hesaplamaları yapılabilen bir kavramdır. Zaman içinde zamanı gösterebilecek işaretlere ihtiyaç duyulmuştur.
Güneş ve Ay bu işaretlere iki temel örnek olmuştur. Dünyanın kendi etrafında dönüşü ve Ayın dünya etrafında dönüşü zaman hesabında kolaylık sağlayan temel işaretlerdir. Daha geniş zaman hesabı ise bizim genel evren içerisindeki durumumuzdur ve görecelidir. Dünyanın güneş etrafında ve kendi ekseni etrafında dönüşü dilimlere / meridyenlere ayrılarak metre hesabı ile zaman hesaplamasına aktarılabilmiştir.
İlk bulunan saat güneş saatidir. Mısırlılar tarafından bulunmuştur. Güneş saatinin temel çalışma prensibi bir yüzey üzerine çizilmiş olan saat çizgileri ve bir çubuğun bu saat çizgilerinin üzerinde oluşturduğu gölgesi yardımıyla zamanın belirlenmesidir. Güneş gökküresi üzerinde bir tam devrini 24 Saatte tamamladığı için ( Yer kendi ekseni etrafında 24 saatte döner ), yerel ortalama zamanı ve bazı düzeltmelerle bölge ortalama zamanını bulmak mümkün olabilmektedir.
Saatin Tanımı Bir Dakikası 60 saniye, tamamı 60 Dakika olan, 24 Saati toplam bir Gün yapan ve bir haftada 168 saat durmadan dönen, zamanı gösteren Alet / takıya “ saat ” denir.
Saat, kimi zaman zamanı gösteren bir motor, kimi zaman şık bir takıdır. 2 Güneş saati, kum saati, kol saati gibi çok çeşitli saatler vardır. Hayatımız zaman dilimlerine göre ayarlanmış olup, bunun için dünya bile dilim dilim edilip meridyenlere bölünmüştür. Bir gün, her saati 60 Dakikadan ve her Dakikanın 60 saniyesinden oluştuğu 24 Saatten meydana gelir. Her yeni gün gece yarısında 00’da başlar. 24 saatte yani 23.59.59 da biter. Her gün 1 saati 60 dakikadan 1440 dakika ve her dakika 60 saniyeden 86400 saniye eder. Her saniye ise kendi ondalıklarına bölünür. Saniye, Systeme International d’Unites’in bir birimidir. İlk olarak 1 güneş gününün 86400 de biri olarak kabul edilmiştir. Söz konusu tarif, yerkabuğu seviyesi ya da aysberglerin parçalarına göre bazı küçük düzensizliklere yol açması, dünyanın hız seviyesi farkları yaratması nedeniyle sorgulanmıştır. Zaman, modern teknoloji ile atomik bir işlemci gibi ölçülmektedir. Böylece standart metre de yeniden atomik saatin kullanılması tariflenmiş olup 1983 yılından beri, metre havasız bir tüp içerisindeki ışığın kat ettiği mesafe olarak 1/299.792.458 saniyedir. Eşitlenmiş Evren Zamanı (UTC), Uluslararası Atomik Saat (IAT) dünyanın tüm köşelerindeki 150 adet Atomik Saat makinesi tarafından alınan ortalama değer demektir.
Bu saatler yılda 2 saniyeden fazla hata yapmamaktadır. Böyle küçük dalgalanmalı farklar (muhtelif dünya köşelerindeki saatler) pratik bir zaman skalasının takdimi olup, UTC nerede olursa olsun IAT’nin 1 saniyesi UTC’nin 1 saniyesidir. Bu zaman hesabının 30 Haziran ve 31 Aralık’ta 1 saniye eklenerek ya da çıkarılarak Astronomik Saate uydurulması gerekmektedir. UTC, 0 meridyen referans olarak alınmakta (GREENWICH), GMT çok fazla kullanılmamaktadır. Uluslararası anlaşma 1972 yılında İsviçre’de onaylanmıştır.
Günümüzde saatler dijital (sayısal) veya analog göstergeli olarak bulunabilir.
İnsanlar Taş devrinde zamanı ölçecek bir aracı gerekirdi. Sabahleyin belirli bir anda kalkınması, hayvanların belirli anlarda beslenmesi, ürünlerin belirli anlarda pazarlara götürülmesi gerekliydi. İlk saatler, bir gölge düşüren ve gölgenin denilen uzunluğuna kısalığına göre zamanı göstermeye yarayan basit " Güneş Saatleri"dir. başlangıçta bunlar birer uzun sütundu.bu sütunların üzerine ya da çevresine işaretler konulmaya başlandı.
Güneş saatleri, özellikle kış aylarında yararsız duruma geldiği için " Su saati " icat edildi. Hatta, geceleri de zamanı gösterdiğini belirtmek için bunlara "gece saati "adıda verildi.
Çin'de, Mısır'da ve Mezopotamya'da 5000-4500 yıl önce bu saatler kullanılmaktaydı. Çinliler bir kaptan ötekine akan ve biri boşalınca bir ya da iki saatin geçtiğini gösteren su Saatleri kullanılmıştı. Yunanlılar ve Romalılar bu saatlerin daha gelişmiş şekillerini yaptılar. Bu arada İskenderiye şehrinde Yunanlı bir saatçi alk defa bazı silindirler ve çarklar kullanarak kendi kendine işleyen ilk su saati bulundu.
Bununla birlikte zamanı aralıklarla daha iyi öğrenmek gereksinimi "kum saati" denilen araçların icadına yol açtı. Kum saati birbirine benzeyen iki kısımdan meydana geliyordu. Bu kısımlar çok ince bir boğazla birbirine bağlandı. Üst kısma koyulan kumlar bu boğazdan geçerek yarım saat içinde aşağıda toplandı. Üstteki kumların hepsi aşağıya dökülünce tam yarım saatin geçtiği anlaşılıyordu. zamanla Camın üzerine çizgiler konularak Dakikalar da gösterilmeye başlandı. Bunlar geçtiğimiz yüzyılın başlarına kadar gemilerde kullanılırdı.
Su ve kum saatleri işaretli mumlar da zamanı gösteren aygıtlardır. Nitekim uzun bir mum üzerinde saatleri gösteren işaretler bulunur, mum eridikçe saatlerin ilerlediği anlaşılırdı. Kilise çanları orta çağlarda zamanı belirlemekte önemli rol oynardı. Haçlı seferlerinden sonra, Avrupa'da uyguladılar. Batıda rakkaslı saati 1.000 yılında Papa İkinci silvestr yaptı. İlk rakkaslı saatlerin çarkları ve kadranları büyüktür. Bunlar zamanla gelişti. Galilo, bir ipe bağlı ağırlıkların yani sarkaçların büyüklüğü ne olursa olsun, ip uzunluğu aynı ise aynı süre içinde sallantılarını tamamladıklarını icat etti. Saat Tipleri - Saat çeşitleri 1. Atom Saati 2. Elektronik saat 3. Su saati 4. Kum saati 5. Güneş saati 6. Sarkaçlı saat 7. Zemberekli saat 8. Kronometre 9. Köstekli saat 10. Mekanik saat 11. Ateş Saati 12. Mum Saati
En son mustafasuren tarafından Paz 27 Ara. - 5:07 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 4:59 | |
| Saatin Tarihçesi 1524’te Alman kilit ustası Peter Henlien, tarihte bilinen ilk kurmalı saati üretti. O zamana kadar mekanizmaları çalıştırmak için sürekli yer değiştirilen ağırlıklar vardı. Kurmalı saatler, yayları gevşedikçe zamanı göstermemeye başlıyordu ama onların sayesinde taşınabilir saatler üretilmeye başlandı.
1550’lerde piyasada Almanya ve Fransa üretimi saatler dolaşmaya başlamıştı. 1575’te İsveç ve İngiliz üreticiler ortaya çıktı. Saat, zamanı gösteren bir araç değil, yeni ortaya çıkmış bir modaydı henüz. Çelikten yapılan iç mekanizmalar, bu yıllardan sonra pirince dönüşmeye başladı. Yine de saat denince, istediği zaman duran, istediği gibi hata yapma hakkını kendinde gören zımbırtılar akla geliyordu. Buna rağmen eski sistemlere dönülmüyordu, parası olan herkes bir saat alıyor, saati olmayan komşular ayıplanıyordu. Yine de saati bir arzu nesnesi haline getiren bu teknolojik gelişmeler değil, 1600-1675 arasındaki şekilsel yeniliklerdi. Dedik ya saat hâlâ bir aksesuar olarak görülüyordu.
1600’den sonraki değişiklikler bu görüşü değiştirmedi. Teknikten çok görünüşü değiştirirseniz, yani tribüne oynarsanız böyle olur haliyle. Artık saatlere mücevher gözüyle bakılıyor, yatırım için saat alınıyordu. Basit bir kutudan yuvarlak, silindir şekillere geçilmiş, Altına üstüne değerli madenlerden şapkalar takılmıştı. Sonradan metal kısımların yerine kristal parçalar eklenmişti, metal kalanların da Altın olmasına dikkat ediliyordu. Kristal kapaklar, kapağı kaldırmadan saati görmeyi de sağlıyordu ama bu kadar parıltılı göründükten sonra kimin umurunda.
1656’da ilk sarkaçlı saat üretildi. Sarkaç mantığını Galileo’nun bulduğu düşünülür, hatta çizdiği ama yapamadığı bir tasarımı olduğu söylenir. 1660’da saatler sadeleşme eğilimine girdi, şıkır şıkır saatler artık kadın saatleri olarak görülüyordu. 1675’te teknik iyileştirmeler yapıldı, artık saatiniz bir Günde birkaç saat değil, sadece birkaç dakika sekiyordu. Böylece saatin kadranına dakikalar çizilip saate yelkovan eklendi. İngiltere kralı, Saatini yerleştirmek için cepler diktirdiği yeleğiyle ilk kez halkın önüne 1675’te çıktı.
1704’te Dullier adında bir üretici, Pirinç parçaların bazılarını mücevherlerle değiştirmeyi denedi. Sonuç, ucuzlama trendine giren saatler arasında fiyatıyla soyluların iştahını kabartan yeni bir alternatifti. Bugün yüksek fiyatlarla satılan prestijli saatlerin ilki diyebiliriz sanırız Dullier’e. 1725’te ucuz saatlerin bir yerine de kıymetli taş koyma modası başlayıp bir süre devam etti. 1750’de ilk kez bir üretici saate kendi ismini verip marka yaratmaya kalktı.
Saatin tarihi1721’de George Graham’in yaptığı sarkaçlı saat, günde sadece bir saniye şaşıyordu. 1761’de John Harrison’ın yaptığı saat o kadar dakikti ki deniz yolculuklarındaki ölçümlerde kullanılmaya başlandı. İngiliz hükümeti, bu başarısını, bu zamanın parasıyla 10 milyon dolar vererek ödüllendirdi. Bu saat, günde saniyenin beşte biri kadar şaşıyordu.
1800’lere kadar bol mücevherli ve işlev açısından birbirinden farksız saatler üretilmeye devam edildi. 1800’de ilk kez bir cep kronometresi yapıldı, yani saniye ilk kez cebe girdi. 1850’de Amerika’da ilk kez seri üretim saat yapılmaya başlandı.
1952’de ilk kez kurulmayan bir saat üretildi, bu saat, “pil” denen mucize sayesinde çalışıyor ve hiçbir kurmalı saatin ulaşamadığı dakikliğe ulaşıyordu. 1970’de elektronik saatler piyasada ilk kez görüldü. Bugün uzaktan kumandalı, MP3 çalan, fotoğraf çeken saatler var. | |
| | | deka
Mesaj Sayısı : 5518 Kayıt tarihi : 04/07/09 Yaş : 65
| Konu: Geri: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 5:07 | |
| Emeğine sağlık hocam,güzel bilgiler uzun olacağı düşüncesi ile rahat okuyayım diye başlığı sona bırakmıştım, iyide yapmışım, devamını bekleriz. | |
| | | mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 5:09 | |
| Doğu'da, Türkler, Araplar ve İranlılar, zamanı ölçümlemeye güneş, kum ve su saatleriyle yönelmişlerdi. Evlerde su ve kum saatleri, cami, medrese ve kitaplıklarda güneş saatleri kullanılıyordu. Osmanlı dönemine gelince: Belgelerden öğrenildiğine göre İngiliz ve Fransız saat teknikleri kullanılarak 17. asrın başlarında İstanbul'da saat üretimi gerçekleştirilmişti. O dönemde saat yapımında Abdurrahman ve Galatalı Şahin Usta bi-linmekteydi. 19. yüzyıl Türk saatçiliği için aşama yapılan bir dönem olmuştu. Mevlevi tekkelerinde yaşayan Ahmet Eflaki Dede gibi ustalar tarafından yapılan saatler mekanik incelikleri yanında estetik güzellikleriyle de ün kazanmışlardı. 1700 yılında İsviçre'li Nicolas Fatio?nun buluşu sayesinde, hareketli parçaların sürtünmeden doğan yıpranmasını en aza indirgeyen yakut (rubis-saphir) gibi sert taşların minik dişlilerin pimlerine yataklık yapmalarıyla saat endüstrisinde bir devrim yaşanmıştı. Saatin yelek cebinden kola geçişi 1810 yılında üretilen ilk kol saati ile gerçekleşmiş, kol saatlerinin kullanımı 1914-18 birinci Dünya Savaşı'na katılan askerler tarafından yaygınlaştırılmıştır. Bu akım sonunda, 1930'lu yıllarda, dünyada satılan her iki saaten biri kol saati olmuştur. Kol saatlerinde elde edilen en önemli gelişme ise, 1922 yılında, elle kurulma gereği olmayan otomatik kol saatlerinin üretilmesi ile gerçekleşmiştir. Saat sektöründe kısa zamanları ölçümleyen diğer bir ürün kronometre olarak tanımlanmaktadır. Bunlar, genelde saniyenin 1/5'ten 1/100 kadar olan değerlerini verirler. Elektronik kronometreler çok daha duyarlı ölçümler yaparlar. 1920 Olimpiyat oyunlarında kullanılmaya başlayan kronometreler bugün spor alanlarının ayrılmaz araçlarıdır. Kol saatlerinde, özelliklerine göre 200'den 800 adete kadar parça kullanılmaktadır. Saatın hareketli parçaları içine konan gövde ise, modeline ve markasına göre altın, platin, titan, litrium, çelik, krom, çeşitli alaşımlardan veya plastikten yapılmaktadır. Saatlerini tamir etmeye kalkışan meraklılar, bir saati meydana getiren parçaları gördüklerinde, küçücük bir kutu içine sığdırılmış olan parçaların çokluğuna ve çeşitliliğine şaşırmaktan kendilerini alamaz-lar. Hatta bazı saat tamircilerinin, tamir ettikleri saati sahibine iade ederken; "Bunlar da artan parçalar!" diyerek küçük bir zarf verdikleri bilinen hikâyeler arasındadır! Günümüzde teknolojik gelişmeler saat endüstrisinde olağanüstü yeniliklerin uygulaya konmasını sağlamışıtır. Bunların başında kuvarslı (Quarts) elektronik saatler gelmektedir. Ana maddesi silisyum dioksit (SiO2) olan kuvars'a pil enerjisiyle akım gönderilmekte, sağlanan 32768 Hz'lik sabit titreşim sayesinde zaman ölçümü hassas bir düzeyde sağlanmış olmaktadır. Bu buluşun 1881 yılında ünlü Pierre ve Marie Curie'ye ait oluşu konunun diğer ilginç bir yönüdür. Kuvarsın saat endüstrisinde kullanımı İsviçre, Amerika ve Japonya'da aynı döneme rastlamaktadır. Kuvars kullanımı parça sayısını ve zedelenme riskini en aza indirgemektedir. 1968'de Japon Seiko firması ilk elektronik saati üretmiş, 1969'da Amerika'da Pulsar markasıyla elektronik saatler devreye girmiştir. 1982 yılında da, gene Seiko firması tarafından piyasaya video kayıt yapabilen saatler üretilerek teknolojinin sınır tanımadığı kanıtlanmış oluyordu. Bu gelişmelerin yanında 1982 yılında Swatch (Swiss watch) firmasının kuvars kullanımını ucuz saat üretimde başarıyla uygulaması pazarın yaygınlaşmasına öncülük yapmaktadır. Swach, kuvars'ın sağladığı olanaklar sayesinde yalnız 3.9 milimetre kalınlığında, 12.3 gram ağırlığında ve 100 Euro'ya satılabilen kol saati üretmeyi başarmıştır. | |
| | | mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 5:12 | |
| orta çağ sonlarının büyük icadı mekanik saat Seine kıyısında Adliye Sarayının kare kulesindeki saati bütün Parisliler tanırlar. Birçok kereler (son olarak 1849'da) onarılan bu saat, Fransa'da imal edilen saatlerin ilk örneğidir. X. yüzyıla kadar zamanı bilmenin en pratik yolu, su saatiydi. Suyun sürekli akıtılması esasına dayanan bu araç, zamanla süs kaygısıyla yerleştirilen birtakım mekanizmalarla karmaşık bir hal almıştı. Bunun en tipik örneğinin, 807 yılında Harun Resifin Charlemagne'a (Şarlman) armağan ettiği "saat" olduğu kesindir. Sürekli akan suyun belirli düzeylere gelmesi sonucunda her saat başı bir kapakçık açılmakta ve oradan dökülen bilyeler bir zilin üstüne düşmekteydi. On iki tane olan bu kapacıkların açılıp kapanmalarını birtakım zemberek ve yaylarla hareket edebilen "otomat"lar sağlamaktaydı.
Su saatinde, millerin ve otomotların suyu sürüklediğini gören biri, bunları sudan başka bir şeyi -sözgelişi antik kum saatlerindeki gibi kumu ya da sicime bağlı bir çakıl parçasını- itemez mi diye kendi kendine sordu. Bu fikir, ancak XIII. yüzyılda, Arşimet'ten beri iyice unutulmuş dişli çarkların ve tokmaklı zillerin kullanılmaya başlanmasından sonra uygulanmaya konulabildi.
İtici ağırlıkların düşmesini düzenlemek ve ölçülü hale sokmak için "karşılaşma çarkı" kullanılıyordu. O dönemde henüz sarkaç yoktu; bunu daha sonra, XVII. yüzyılda Huygens bulmuştur.
Bu makinelerden, daha doğrusu bu en ilkel saatlerden bize kadar gelenlerin en eskileri şunlardır: 1324'ten önce imal edilen Beauvais'deki saat ve 1348'den kalma Douvre'daki saat... Birincisinin ne kadranı vardı ne akrebi ne de yelkovanı; yalnız her saat başı çalardı. Kadranlı saatler, XIV. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktı. 1370'de Heinrich von Vic adlı Alman'ın imal ettiği Paris Adliye Sarayındaki saat, daha ilkel başka bir saatin yerine konmuştu. Yalnızca akrebi olan bu saatin, hem durmadan onarılması, hem de kurulması için birinin sürekli yanında beklemesi gerekiyordu. Bu tür saatlerin günde yarım saat geri kalmaları kutlanmaya değer bir başarı sayılıyordu.
Saatin kaç olduğu, ortaçağda kimsenin aldırış etmediği bir şeydi. Komşu manastırın saatleri günü yeterince bölümlüyordu. Manastırdakilere gelince, tören saatleri, gündüzleri ya güneş kadranı, ya su ya da kum saatiyle ve geceleri de yıldızlara göre ayarlanıyordu.
Artık mekanik saatçilik, yani itici ağırlıkların kullanılması gelişiyor ve eski yöntemlerin yerini alıyordu. Saatler değişik perdeli çan sistemleri ve hareketli sahnelen temsil eden süslemeleriyle anıtsal sanat eserleri halini aldı. 1352-1354'te inşa edilen Strasbourg katedralinin saatinde bir kadran, dişli çark sistemi ve saatte bir gelip Hazreti Meryem heykelinin önünde secde eden ayin alayı heykelcikleri vardı. Frankfurt ve Lund'un dev saatleri da aynı çağın eserleridir. Olağanüstü bir ustalık isteyen bu zanaatın merkezi, Nurenberg'di ve ilk özel saatler XIII. yüzyılın sonlarında burada imal edildi. O zamanın saatleri ancak önemli kişilerin sahip olabilecekleri pahalı şeylerdi. Ne var ki, çok geçmeden itici ağırlıkların yerini zembereğin almasıyla saatler hantallıktan kurtulup taşınabilir hale geldiler; böylece daha geniş halk yığınları saat kullanma imkânına kavuştu.
Şimdi mekanik saatin icadının uygarlık üzerinde yaptığı paha biçilmez etkilerden söz edelim: Gelişmekte olan sanayinin "yaklaşık" saate 'tahammülü' yoktu. Dakik çalışmak verimliliği her bakımdan artırıyordu. Ayrıca, kutsal hareketlerin dakikliği ancak o zaman daha iyi kavranabilirdi, Bu anlayış insanları, tabiat olaylarının belirli ve şaşmaz nedenlere bağlı oldukları düşüncesine götürdü. "Determinist" (gerekirci) akım, yani tabiat yasalarını matematik güçlerin yönettiği kanısı, başka bir deyişle bilimin temeli, bu gözleme dayanır. | |
| | | watcher Admin
Mesaj Sayısı : 6994 Kayıt tarihi : 01/07/09 Yaş : 66
| Konu: Geri: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 5:17 | |
| Hocam ucuruyorsun, super oluyor ellerine ve emegine saglik, sen yazmaya devam et ama her yazi ayri baslik konusu, istersen ayri basliklarda acabilirsin, bu arada gerek duyarsan bu yazilarin herbirini ayri basliklara da tasiyabiliriz | |
| | | tag_ci
Mesaj Sayısı : 114 Kayıt tarihi : 25/12/09 Yaş : 33 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Saat nedir? Paz 27 Ara. - 6:44 | |
| Paylaşım için teşekkürler | |
| | | | Saat nedir? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|