[img]
[/img]
[img]
[/img]
Dünyanın en eski saat kulesinin Strasbourg Katedrali'nin içinde bulunan saat olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya Londra'nın simgesi haline gelen Big Ben saat kulesinin isminin İngiltere'de bir dönem çalışma bakanlığı da yapan ve çok şişman olduğu için Big Ben (Büyük Ben) adıyla anılan Sir Benjamin'den geldiğini. Dünyanın en büyük dijital saatinin 240,5 metre yüksekliğinde olmasına ne dersiniz?
Berlin'in ünlü Alexanderplatz Meydan'ında durup başınızı biraz kaldırdığınızda New York'tan İstanbul'a, Kazablanka'dan Şanghay'a yüzlerce şehirde o anda saatin kaç olduğunu görmek mümkün desek... Bütün bunlar "Vakit nakittir" deyimini düstur edinmiş bir uygarlığa ait önemli birer mimari yapıt. Bir dönem büyük halk kitlelerine zamanı hatırlatan bu kuleler şimdilerde buluşma mekanı ve turistik birer figür olmaktan öteye geçemiyor. Lakin bu durum, her birinin birbirinden ilginç hikâye ve felsefesi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Münih Marienplatz Meydanı'ndaki 'Glockkenspiel Saati' Avrupa ülkelerindeki saatlerin en renkli olanı. 1867-1908 yılları arasında George Joseph Hauberissere tarafından yapılan saat, Münih tarihinin iki önemli olayını anlatır gün boyu turistlere. Her gün saat 9'da 'Barışın meleği' denilen ve şehrin simgesi olan küçük keşişin Munic ve Friedensengel tarafından yatmaya götürülmesini anlatan kısa bir performans sunulur izleyicilere. Bir diğeri ise dünyanın en ünlü çanlarından biri olan ve Londra'nın sembolü sayılan Big Ben (Büyük Benjamin) saat kulesi. Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1834 yılında bir yangın ile tahrip olmasından sonra Sir Charles Barry tarafından 1836-1838 yıllarında yeni saray tasarımının bir parçası olarak inşa edilmiş. İşte sizlere en eskisinden en dijitaline ünlü saat kuleleri...
Avrupa'nın 'zaman bekçileri'
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabında, Batı modernizminin Türk toplumuna tepeden inme bir şekilde dayatılmasını inceden inceye alaya alır. Saniyelerin bile büyük önemi olan Batı toplumlarını sembolize eden enstitü, Doğu'ya gelindiğinde bürokrasiye yenik düşer. Bu, Batı'yı şeklen taklit edip içini dolduramamanın sonucudur. Romanda Batı'yı simgeleyen enstitünün sloganları arasında neler yoktur ki: "Ayar, saniyenin peşinde koşmaktır", "Refahın yolu sağlam bir zaman anlayışından geçer".
Gerçekten de zaman oldukça değerlidir Batı'da. Bunu kâh 'gurbetçi işçilerin sabah beşte yollara koyulduğu' Alamancı filmler fısıldar bize, kâh 12.02, 12.12 gibi hiç de yuvarlak olmayan otobüs saatleri. Ve hiç kuşkusuz hemen hemen her başkentte meydanları süsleyen birbirinden ilginç 'saat kuleleri'. Asırlar boyunca zamana bekçilik yapan bu kuleler, tahtını küçücük kol saatlerine kaptırmıştır bugün. Modern insanın zamanı yoktur zira başını kaldırıp zamana bakmaya. Saat başlarında çalarak halka zamanı duyurmak için inşa edilen kuleler, şimdilerde ya buluşma mekanlarıdır ya da turistlerin önünde fotoğraf çektirdiği nostaljik bir figür. Kol saatlerinin zamanın felsefesini anlatmaya yetmeyeceğini hatırlatıp kısa bir süreliğine 'modern insan' suretinden sıyrılıp zamana hakiki bir bakış atmanızı öneriyoruz. İşte size en eskisinden en dijitaline Avrupa'daki önemli saat kuleleri...
Ölüm, saat başı kendini hatırlatıyor
Prag'ın 'eski şehir meydanı' turistlerin uğramadan gitmediği bir mekandır. Her daim kalabalık olan bu meydan, saat başlarında daha da hareketlenir. Hareketliliğin sebebi ise dünyada bir benzeri daha olmayan ünlü astronomik saattir. Kökeni 15. yüzyıla dayanan saat, sadece zamanı değil, Ay ve Güneş'in Dünya etrafında dönüşlerini de canlandırır. Saat, astronomik kadran, takvim kadranı ve havarilerin geçiş yaptığı üst kısımla birlikte 3 bölümden oluşuyor. Arka planda dünya ve gökyüzünü temsil eden bölge bulunmakta. Tam ortada yer alan mavi kısım dünyayı, üstteki mavi bölge ise gökyüzünü simgeliyor. Turuncu ve siyah bölgeler ise gökyüzünün kısımlarını gösteriyor. Gün boyunca güneş arka plandaki mavi bölge üzerinde duruyor. Gece ise siyah kısma geçiyor. Gün batımı ve gün doğumunda ise güneş sembolü turuncu bölgede duruyor. En dıştaki halkada altın renkle yazılı olan Roma rakamları 24 saati temsil ediyor.
Saat başlarında astronomik kadranın üst tarafındaki iki pencereden havarilerin geçit töreni başlıyor. Gösteri altın yaldızlı bir horozun uzun uzun ötmesiyle son buluyor. Saatin altında, kulenin 2 yanında 4 heykel var. Bu dört heykel, 4 zaafı simgeliyor: Solda elinde ayna tutan adam 'kibir'i; kese taşıyan adam (Yahudi olduğu söyleniyor) 'hırsı' temsil ediyor. Sağda 2 heykel var: Bir tanesi elinde fener tutan iskelet; 'ölümü' anımsatıyor. Diğeri ise elinde bir çalgı tutan yeniçeri heykeli. Türk'ü simgeleyen heykelcik, ölüm her saat başı kendini hatırlatınca başını iki yana sallıyor. Heykelin bu özelliğiyle inadı, elindeki çalgısı dolayısıyla da zevk düşkünlüğünü simgelediği belirtiliyor. Saatle ilgili efsaneler mevcut. Bir rivayete göre saat 1490'da Hanuş adlı bir saat ustası tarafından yapılmış. Ve kral tarafından aynı saatin başka yerlerde yapılmasını engellemek için gözleri kör edilmiş. Bunun üzerine intikam için Hanuş'un kendini saat üzerinde asarak saatin düzeneğini bozduğu rivayet ediliyor.
Berlin'deyim ama New York'ta saat kaç?
Dijital saatlerin belki de en ilginci Almanya'nın başkenti Berlin'deki 'Worldtime Clock'tur. Dünyanın önemli şehirlerindeki güncel zamanı gösterdiği için 'Dünya Saati' adını alan 'worldtime clock' 1969 yılında Hans Joachim Kunsch tarafından inşa edilmiş. Saatin dizaynı ise endüstriyel tasarımcısı Erich John'a ait. Yapıldığı günden bu yana gerek Berlinlilerin gerekse şehri gezmeye gelen turistlerin en popüler buluşma noktası olan Alexanderplatz Meydanı'ndaki saat; 10 metre yüksekliğe ve 16 ton ağırlığa sahip. 24 kenarlı prizma görüntüsündeki saat, alüminyum tabakalara rengarenk minelenen silindirin, bir sütun üzerine yerleştirilmesinden ibaret. Gezegen sistemimizin basitleştirilmiş bir maketi olarak da tanımlanan saatin yukarısında dönen metal çemberlere bağlı küreler ülkelerin yörüngelerinde bulunan gezegenleri simgeliyor. Şimdilerde Berlinlilerin buluşma noktası olan bu saat, bir zamanlar Doğu Alman vatandaşlarına belki de hiç gidemeyecekleri ülkelerde zamanı göstermiş yıllar boyunca...
Tiyatrolu saat kulesi
Münih Marienplatz Meydanı'ndaki 'Glockkenspiel Saati' ise Avrupa ülkelerindeki saatlerin en renkli olanı. 1867-1908 yılları arasında George Joseph Hauberissere tarafından yapılan ve yüksekliği 85 metreyi bulan saat, Münih tarihinin iki önemli olayını anlatır gün boyu turistlere. Her gün saat 9.00'da 'Barışın meleği' denilen ve şehrin simgesi olan küçük keşişin Munic ve Friedensengel tarafından yatmaya götürülmesini anlatan kısa bir performans sunulur izleyicilere. Saatin yaklaşık 700 kiloyu bulan 43 zili de çaldığı ninniyle eşlik eder gösteriye. Sabah 11.00'de ve akşam üzeri 5.00'te ise iki büyük olay buluşur izleyiciyle. İlkinde gerçek boyutlarındaki 32 figür Bavyera Dükü Wilhelm V.'nin evliliğinin hikâyesini canlandırır. At üstündeki (mavi beyaz elbiseli) şövalyeler, Bavyera şövalyesi (kırmızı-beyaz elbiseli) ile dövüşür. Ve tabii kazanan her defasında Bavyera dükü olur. İkinci gösteri ise Münih'teki salgın hastalığı anlatır. 16. yüzyılda salgın hastalığın vurduğu Münih'te halk gizli bir yerlere saklanır. Hastalık şehri terk ettiğinde ise insanları saklandıkları yerden çıkarmak kolay olmaz. Fıçı yapıcıları caddelerin geri dönüş için güvenli olduğunu anlatmak için sokaklarda dans eder. Münih tarihinde 'Cooper's dance' (fıçıcıların dansı) olarak bilinen oyun, ziyaretçilerin akıllarında yer etmeye devam ediyor.
Kule mi, büyük Benjamin mi?
Dünyanın en ünlü çanlarından biri de Londra'nın sembolü sayılan Big Ben (Büyük Benjamin) saat kulesi. Westminster Sarayı'nın 16 Ekim 1834 yılında bir yangın ile tahrip olmasından sonra Sir Charles Barry tarafından 1836-1838 yıllarında yeni saray tasarımının bir parçası olarak inşa edilmiş. 'Viktorya gotik' tarzında yapılan kule; 96,3 metre yüksekliğe sahip. Adını da aldığı ve her saat başı çalan çanı ise 13 ton ağırlığında. 'Big Ben' adının ise nereden geldiğine dair muammayı İngilizler bile çözememiş olacak ki bu konuya ilişkin pek çok rivayet var. Deniliyor ki kule, 1855-58 yılları arasında İngiltere'de Çalışma bakanlığı da yapan Sir Benjamin'in emriyle inşa edilmiş. Onun lordluğa yükseldiği 1859 yılında da ilk kez kullanılmış. Çok şişman olduğundan Big Ben (Büyük Ben) olarak anılan sir anısına kuleye bu isim verilmiş. Bir başka rivayete göre de kuleye isim bulmak için yapılan bir toplantıda Lord Sir Benjamin, saat hakkında saatler süren bir konuşma yapar. Salonda bulunanlar bu uzun konuşmanın sonunda 'Neden saate 'Big Ben' demiyoruz önerisinde bulununca saatin ismi konulur.
Saat değil, hesap makinesi
Dünyanın ilk saat kulesi olma özelliği ise 142 metre uzunluğundaki Strasbourg Katedrali üzerine inşa edilmiş olan astronomik saate ait. 14. yüzyıldan beri üç değişik saate ev sahipliği yapan katedraldeki ilk saat, 1352 ile 1354 yılları arasında yapılmaya başlanmış. 16. yüzyıla gelindiğinde ülkeyi saran veba salgını nedeniyle inşaatı durdurulmuş. İkinci saat Herlin, Conrad Dasypodius Habrecht kardeşler tarafından 1547-1574'te yapılmış. Bu saat de kademe kademe arıza yaptığı için çalışmayan kısımlar birbiri ardına sökülmüş. Yeni saat, 50 yıl sonra Jean-Baptiste Schwilgué (1776-1856) ve 30 işçisi tarafından inşa edilmiş. Bugün turistler sadece saatin dikkat çekecek derecede güzel yontulan heykelciklerini görse de asıl merak uyandıran kısım saatin arkasındaki müstesna mekanizma. Öyle ki birçoğu kendiliğinden hareket eden parçalara sahip kule, güneş zamanı, yıllar, haftanın günleri, ekinokslar, ayın evreleri, burçlar ve daha birçok astronomi ve takvim fonksiyonlarını yerine getiriyor. Saat ayrıca Paskalya zamanını tam belirleyen ilk mekanizma olarak biliniyor. Teknik özelliklerinin yanı sıra canlandırılan karakterleriyle de ilgi çeken kulede; günün farklı saatlerinde hareket etmeye başlayan heykelcikler arasında zil çalan bir melek, yaşları temsil etmek için bir ölünün başında toplanmış çocuk ve yaşlı adam, İsa'nın önünden geçen havariler var.
Venedik'te bir astronomik saat
14. ve 15. yüzyıllarda Avrupa'da süregelen astronomik saat furyasına katılan ülkelerden biri de İtalya olmuş. Venedik Cumhuriyeti, 1493'te Giaovan Pauola Rainier'i üzerinde astronomik saatin olacağı bir kule yapma konusunda görevlendirir. Ve ortaya bugün Venedik'in ünlü San Marco Meydanı'nda bulunan saat kulesi çıkar. Saat bugünkü halini alıncaya kadar defalarca restorasyon geçirir. Bu restorasyonların büyük kısmı da önemli tartışmalara sebep olur. Kısacası baba oğul Rainier'lerin inşa ettiği kule, ustalarının ölümünün ardından rahat yüzü görmez. Restorasyonların büyük kısmı kötü ustalıkla eleştirilir. Kulenin tepesinde yer alan çanın iki yanında bronzdan yapılma iki çoban figürü bulunur. Koyu renkli olmalarından dolayı 'Mağribi' olarak adlandırılan çobanlar saat başları ellerindeki çekiçle çana vurarak Venediklilere zamanı hatırlatır.
Dünyanın en büyük dijital saati Düsseldorf'ta
Peki ya dünyanın en büyük dijital saatinin de yine bir kule şeklinde olduğunu biliyor muydunuz? Almanya'nın Düsseldorf kentindeki meşhur televizyon kulesi hava karardığında saat görevi görüyor. Bu, pek da alışık olmadığımız türden bir dijital saat. 240,5 metre yüksekliğindeki kuleye bakıp bir çırpıda saatin kaç olduğunu söyleyebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kule üzerinde ışıklandırılan her bir nokta saati, dakikayı ve saniyeyi gösteriyor. Yukarıdan aşağı doğru sıralanan noktalardan en üst kısımdaki 2 nokta ile altındaki 10 noktadan yanık olanlar saatin kaç olduğunu anlatıyor. Yani en üstteki 2 noktadan 1'i ve hemen altındaki 10 noktadan 8'i yandığında saat 18'i göstermiş oluyor. Dakika ve saniye de aynı yöntemle hesaplanıyor. Saatin fikir babası sanatçı Horst H. Baumann, icadına ışıklı zaman çizelgesi anlamına gelen 'Lichtzeitpegel' adını vermiş.