Saat Forumu-www.turksaatforumu.com - Saatlerin Hyde park'ı-Saat Sohbeti |
|
| Şiirler | |
|
+9azad Analyzer mustafasuren parabellum p08 alptuncel egunns burbank deka watcher 13 posters | Yazar | Mesaj |
---|
watcher Admin
Mesaj Sayısı : 6994 Kayıt tarihi : 01/07/09 Yaş : 66
| Konu: Şiirler Paz 26 Ara. - 23:57 | |
| Bizi çok etkileyen Şiirleri yazalim mi? Bu aralarda içinde oldugum tirplere uygun olan bir iki tane benden Nazim'dan: şu varna'da uyumanın yolu yok geceleri, uyumanın yolu yok: yıldızların bolluğundan, yakınlığından, parlaklığından, kumlukta hışırtısından ölü dalgaların, sedefleriyle, çakıllarıyla, tuzlu yosunlarıyla hışırtısı; denizde bir yürek gibi atan motor sesinden, istanbul'dan çıkıp boğaz'ı geçip odamı dolduran anıların yüzünden kimisinin gözü yeşil, kimisinin bilekleri kelepçeli, kimisinin bir mendil var elinde, lavanta çiçeği kokuyor mendil. şu varna'da uyumanın yolu yok, gülüm, şu varna'da, bor oteli'nde. ............... Ahmet Kaya'dan Giderim buralardan Giderim bir gece vakti Umurumda olmaz bilirim Ya beni sararsa Memleket hasreti Bağırsan duyamam ki İstanbul da değilim ki Çağırsangelemem ki Varna da değilim ki Uzaklardayım Ben bende değilim ki Ya beni sararsa Memleket hasreti ............ | |
| | | deka
Mesaj Sayısı : 5518 Kayıt tarihi : 04/07/09 Yaş : 65
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 27 Ara. - 1:57 | |
| Durum anlaşıldı, yapacağın iş bir bilet alıp atlayıp memlekete gelmek. | |
| | | burbank
Mesaj Sayısı : 1474 Kayıt tarihi : 11/09/10 Yaş : 51 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 7 Şub. - 21:31 | |
| Uzun olacak ama beni etkileyen Gotik diye tabir ettiğim, Edgar Alan Poe'nun hüzünlü şiiri;
Kasvetli bir gece yarısı, düşünürken zayıf, tasalı Yabansı, tuhaf sesi üzerine eski, unutulmuş bilgilerin, Uykunun eşiğinde düşerken başım öne, aniden bir tıkırtı geldi içeriye Sanki biri usulca vurdu, vurdu kapısına odamın "Bir ziyaretçi olmalı," diye mırıldandım, "bir ziyaretçi çalıyor kapısını odamın Yalnızca bu, başka bir şey değil."
Ah, çok iyi anımsıyorun, solgun bir aralıktı Ölen her kor bırakıyordu hayaletini döşemeye ayrı ayrı Nasıl diledim nasıl, bir sabah olsa; -ödünç almak için aradım kitaplarımda Acının ara verdiği anı boşuna -yitirdiğim Lenore'un verdiği acı- O eşsiz, ay yüzlü masum kız, meleklerce konmuştu Lenore adı, Sonsuzluğa karışan o yitik adı
İpeksi mor perdelerin üzgün, kararsız sesi Ürküttü beni, o güne kadar hissetmediğim bir dehşetti kaplayan içimi Hızla çarparken yüreğim, sürekli yineledim "Bir ziyaretçi," dedim, "içeri girmeyi diliyor kapısında odamın Geç kalmış bir ziyaretçi, girmeyi diliyor kapısında odamın Hepsi bu, başka bir şey değil"
Ruhuma güç geldi aniden, artık ikircime düşmeden "Bayım," dedim, "ya da bayan, diliyorum sizden affımı Ancak şudur olan, uyukluyordum, çalındı kapım, Çalındı belli belirsiz, kapımı tıkırdatan sizdiniz; Öyle ki emin olamadım duyduğuma bir tıkırtı" - İşte açtım ardına dek kapımı; - Yalnızca karanlık, başka bir şey değil
Karanlığın derinliklerini gözledim, uzun süre orada korkuyla merakla bekledim Şüpheyle düşledim hiçbir ölümlünün düşünmeye cesaret edemeyeceği düşler; Ama sürekliydi sessizlik ve hiçbir yanıt vermedi Söylenen tek sözcük, fısıldanan bu addı, "Lenore?" Fısıldadım, yankı bana fısıldadı yeniden, "Lenore!" Yalnızca bu, başka bir şey değil.
Odama döndüğümde, bütün ruhum yanıyordu bedenimde. Yeniden duydum daha güçlü bir tıkırtı, "Eminim," dedim, "eminim, bu bir şey penceremin kafesindeki; Bakmalı ne ise oradaki, çözmeli bu sırrı; Yalnızca rüzgar, başka bir şey değil! Kepengi açınca, gördüm kanat çırpan telaşla, Geçmişin kutsal günlerinden gelen heybetli bir kuzgun, Aldırmadan hiç bana, durup dinlemeden bir dakika, Bir lord ya da lady edasıyla, tündei odamın kapısına, Tünedi Pallas büstüne, duran kapımın hemen üstünde; Tünedi ve oturdu, hepsi bu.
Bu abanoz siyahı kuş takındığı sert, kara ifadeyle, Döndürdü karamsarlığımı bir gülümsemeye. Dedim: "Kesinlikle korkak değilsin, kırık olmasına rağmen sorgucun, Gecenin kıyısından gelen, ölüye benzeyen antik kuzgun, Söyle nedir gecenin ölüler kıyısındaki adın!" Dedi: "Hiçbir zaman!"
Şaşırdım bu tuhaf kuşun konuşmasına, böyle açıkça, Çok kısa ve ilgisiz olmasına rağmen yanıtı; Katılmadan edemeyiz bu fikre kutsanmamıştır hiç kimse oda kapısının üstünde bir kuş görmekle; Kuş ya da canavar tüneyen kapısının üstündeki büste, anılan "Hiçbir zaman" gibi bir isimle.
Ama kuzgun tek başına oturarak sakin büstün üzerine; Yalnızca bir sözcük söyledi, o sözcük taşıyordu sanki ruhundan; Ne tek bir tüyünü kıpırdattı, ne de başka bir şey çıktı ağzından. Ta ki ben zoraki mırıldanana kadar, "Daha önce diğer arkadaşları uçup gitti; Yarın o da terk edecek beni, tıpkı uçup giden umutlarım gibi, Ama kuş dedi: "Hiçbir zaman!"
Ürktüm sessizliği bozan bu yerinde yanıttan, "Kuşkusuz," dedim, "bildiği bu birkaç sözcüğü, Öğrenmiş, insafsız belaların kovaldığı mutsuz bir sahipten; Şarkıları tek nakarat oluncaya kadar kovalanan o mutsuz kişiden. Öğrenmiş, umudun ağıdı olan şu kederli nakaratı: "Hiç-hiçbir zaman!"
Ama kuzgun hala döndürüyordu hayalimi gülümsemeye; Oturdum kuşun, büstün, kapının önündeki koltuğun üstüne; Gömüldükçe kadife yastığın içine, gömüldüm hayalden hayale, Düşündüm geçmişten gelen bu uğursuz kuşu; Geçmişten gelen bu zalim, tuhaf, korkunç, sıkıcı, uğursuz kuşu. O tekrarladı ilençli sesiyle, "Hiçbir zaman!"
Oturup, tahmine koyuldum tek hece söylemeden kuşa, Ateşli gözleri kalbimi dağlayan kuşa; Tahminimi sürdürdüm yaslayarak başımı; Lambadan süzülen ışığın aydınlattığı yastığın kadife kumaşına, Lambanın aydınlattığı menekşe moru kadife şekilleniyordu ışıkla; O hiç yaslanamayacak, ah! Hiçbir zaman, bir daha!
Sanki hava ağırlaştı gizli bir buhurun kokusuyla; sallandı yer, Ayaksız meleklerin adımlarıyla, ayak sesleri dönüştü tüy kaplı zeminde çıngırak seslerine. "Zavallı," diye bağırdım kendime, "Tanrın gönderdi bu iksiri sana melekleriyle, Unutasın diye bir an Lenore'un anılarını. İç, kana kana iç bu ilacı, unut artık şu yitik Lenore'un aşkını!" Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
"Kahin!" dedim, "ilençli varlık! -kuş ya da şeytan, yine kahin!- Bir kışkırtıcı mıydı seni gönderen, ya da fırtına mı bu kıyıya getiren, Yine de çok cesursun bu ıssız, büyülenmiş yerde- Korkunun terk etmediği bu evde -yalvarırım bana doğruyu söyle- Var mı? Var mı umar Tur-i Sina'da? -söyle- yalvarırım söyle!" Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
"Kahin!" dedim, "ilençli varlık! -kuş ya da şeytan, yine kahin!- Üzerimizde uzanan cennet adına, ikimizin inandığı Tanrı adına; Söyle bu hüzün yüklü ruha, o uzak cennette, Sarılabilecek miyim, meleklerin Lenore diye adlandırdığı o kutsal kıza? Sarılabilecek miyim meleklerin Lenore diye andığı o eşsiz, ay yüzlü kıza? Kuzgun dedi: "Hiç - hiçbir zaman!" "Bu sözcük ayrılığımıza işaret olsun kuş ya da iblis!" diye bağırdım. "Geri dön fırtınana, dön gecenin ölüler kıyısındaki diyarına! Tek bir kara tüyünü bile bırakma, işareti olarak ruhunun söylediği o yalanın! Yalnızlığımı bozma! Kapımın üstündeki büstü terk et! Gaganı çıkar yüreğimden, bedenini kapıdan al git!" Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!" Kuzgun bir an olsun ayrılmadı, oturdukça oturdu, Oturdukça oturdu oda kapımın hemen üstündeki Pallas büstünde; Benziyordu gözleri hayal kuran bir şeytanın görüntüsüne, Vuruyordu kara gölgesini yere lambadan yansıyan ışık; Kapalı kaldı ruhum bu kara gölgenin içinde, Kurtulamayacak - Hiçbir zaman
En son burbank tarafından Salı 8 Şub. - 7:14 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | burbank
Mesaj Sayısı : 1474 Kayıt tarihi : 11/09/10 Yaş : 51 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 7 Şub. - 21:36 | |
| Nazım Hikmet'ten bir özgürlük ve kardeşlik şarkısı..
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak. bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim. | |
| | | burbank
Mesaj Sayısı : 1474 Kayıt tarihi : 11/09/10 Yaş : 51 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 7 Şub. - 21:38 | |
| Yahya Kemal unutulur mu?
Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden | |
| | | egunns
Mesaj Sayısı : 2867 Kayıt tarihi : 13/08/09 Yaş : 46 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Şiirler Salı 8 Şub. - 5:38 | |
| 9,5 yıl önce kaybettiğim can dostum için askerde nöbet yerinde yazdığım şiirden bir mısrayı paylaşayim...
Göklermi delinmiş yoksa göz pınarlarımmı insanlarmı değişmiş, ölümlermi aniymiş halbuki cennet ne kadar yakın imiş göklermi delinmiş yağmurlar ıslatmıyor artık gözyaşlarımı değişmiş,kalbe söz geçirememekten bıkmış özlemekten yılmamış
17.02.2003 03:00
| |
| | | alptuncel
Mesaj Sayısı : 227 Kayıt tarihi : 27/09/10 Yaş : 49 Nerden : Adana
| Konu: Geri: Şiirler Salı 8 Şub. - 6:52 | |
| İlk defa okuduğumda gençtim, kavak yellerine bu sözler de karışınca bayaa bir uçmuştum..
Geri Gelen Mektup
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler! Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil' İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur; Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik... Hüseyin Nihal Atsız | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Perş. 17 Şub. - 0:56 | |
| GİTTİN
Gittin, parça parça ettin beni Söylesem olmaz, söylemesem olmaz Tek koltuklu bir vagonda şimdi Selamsız sabahsız Gidiyorsun
Aldın bütünlüğümü yanına Bırak parçalarımı artık Etim kemiğim burada Duradursun Söyle sevgilim Daha ne istiyorsun
20.02.1965 İZMİR
Bu şiir, rahmetli babamın 90 küsur şiirinden bir seçmeydi dostlar. | |
| | | mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Şiirler Paz 20 Şub. - 10:35 | |
| bence en iyi 10 aşk şiirinden biridir Mona Roza
Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza, siyah güller, ak güller
Ulur Aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek
Zeytin Ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir, södü lambalar Uyu da turnalar girsin Rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları
Ki, ben, Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar Su kenarında Ki, ben, Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev Alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Birgün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler, o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen Bir tüy ki, kapalı gece ve güne Altın bilezikler, o kokulu ten
Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza, siyah güller, ak güller.
Sezai KarakoÇ | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 26 Ekim - 21:33 | |
| Hep mutluluğu ve aşkı anlatmaz şiirler, değil mi? Hüzün ve acı da insani hasletler. Hissedip de anlatamadığınız şeyleri, bazen yazıya dökmeyi tercih ettiğiniz oldu mu? Benim sizlerle paylaşmak istediğim duygular tam da bu türde bu gün.
YIKIM
Olgun şarabın erguvani rengiyiz bugün, Ağır, hüzünlü ama patlamaya hazır. Yaşanmamışlıkların hevesiyle tomurcuklanan Kederli gözlerimiz denize nazır.
Çürük betonumsuların içinde kalmış, Biraz önce sıcacık olan bedenler. Sarsıntı bir tek onlara mı uğramış, Hani, nerede bunları edenler? Parabellum
| |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Perş. 8 Ara. - 20:28 | |
|
YAŞAM
Nefes değil, haz aldığın zamanları topla. Saymadan, sıradan geçen dakikalarını. İçinden geldiğinde, ertelemeden kucakla, Yaşam dediğimiz var ya, budur aslında.
Sevinçleri değil, acıları düş, payından. Düşün sonra, ne kalıyor geriye. Yaşam adlı, uzun soluklu oyundan, Saat durduğunda, bu kalacak eline.
Parabellum
| |
| | | Analyzer
Mesaj Sayısı : 203 Kayıt tarihi : 31/07/11 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Şiirler Salı 13 Mart - 10:23 | |
| | |
| | | Analyzer
Mesaj Sayısı : 203 Kayıt tarihi : 31/07/11 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Şiirler Salı 13 Mart - 10:28 | |
| parabellum p08, şiirle ilgilenen ve kolay kolay da şiir beğenmeyen biri olarak babanızın şiirini cidden beğendim. Zor iştir kısa şiirlerde çok şey anlatmak. | |
| | | azad
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 01/10/10 Yaş : 58
| Konu: Geri: Şiirler Salı 13 Mart - 14:15 | |
| Zindanci basi ve Ozan
Zindanci basi heyy! Yasamak kursuna dizilmez ki. Kursuna dizilmezki gogun mavisi. Yagmur,simsek ve tohum. Bin cicek acar sesim. Sesim kursuna dizilmez ki K.Burkay | |
| | | MrWrong
Mesaj Sayısı : 317 Kayıt tarihi : 19/01/10 Yaş : 36 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 6:02 | |
| Sn. parabellum babanızın şiiri çok güzelmiş hakikaten. Diğer şiirlerinde de paylaşırsanız mutlu oluruz. | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:34 | |
| Tabii ki arkadaşlar, ne demek. Eminim kendisi de bundan mutlu olurdu. Sağlığında fazla kimseye haber etmeden 1958 den 2006 ya kadar yazmış olduğu şiirlerini bir kitapta toplamayı düşünüyordu. Hatta bilgisayara geçirilmesini ve redaksiyonunu beraber yapmıştık. İsterseniz bir kaç tanesini seçip beğeninize sunayım. | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:36 | |
| BENİM İSTEĞİM DE BU
Yeniden doğmak istiyorum Aşka sevgiye arzulu Küçük bir çocuk gibi Kalbi umutlarla dolu
İnsafsız zamana karşı Ve umut hastalığına diyorum Umut aşılı Bir çocuk olmak istiyorum
Böyle istiyorum ben Belki yanlış belki doğru Bilmiyorum ki neden Ama benim isteğim de bu
Her şey değişse de Ben yine aynı fikirdeyim Varmak için kapanmış kalbine Yol ararım zamanda, zaman içinde
15.01.1965 İZMİR
| |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:36 | |
| BİLEMİYORUM
Sana bir başka güzellik veriyor Yüzüne dökülen siyah saçların Mavi gözlerinde benliğim eriyor Varlığım bütünlüğüm eriyor Eriyor da seni sevdiğimi Diyemiyorum
Beyhude geçiyor ömür Beyhude geçiyor günüm Gidiyorum bir garip yolda Sonunu göremiyorum
Azalan ömrümden Korkuyorum ölümden Ne yapacağım şimdi ben İnan bilemiyorum
27.07.1965 KAYSERİ
| |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:42 | |
| ÖZLEYİŞ
Doyasıya görmek istiyorum saçlarını Senelerce bu günü bekledim Kaç kere sabahladım ağlayarak Kaç kere günlere gece ekledim
Ben sevgiye muhtacım Ve hasretim sesine Çöz düğmelerini sevgilim Yaslanayım sıcak göğsüne
Sevmedim, sevilmedim ömrümde Yandım ateşler beni yaktı Yılların ıstırabı içimde Gönlümü hasta bıraktı
Ben yalnız büyüdüm Ve yalnız atıldım hayata Sevilmedim ömrümde hiç Hatta gülmedim bir lahza
Baktığım her hayat penceresinde Ben, yalnız beni buldum Ruhumun karanlık bir gecesinde Aşkı ben içtim yudum yudum
27.04.1061 KONYA
| |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:53 | |
| İki tane de fakirden olsun mu? | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:53 | |
| ASAR-I ANTİKA
Yaşanmışlıklarınızı seviyorum sizin. Yılların eskitemediği yüzlerinizdeki ifadeyi. Estetik, olmazsa olmaz kaygınız olmuş, Düşünmeden, ruhsuz sıradanlığı seçmeyi.
Tutabilmek eski zamanların kıymetlerini, Hayatın hızla akmadığı o zamanın asarını. Naziktir sevenleriniz, ipeğe dokunur gibi, Bilen ellere bırakın özensizliğin hasarını.
Bazen bir saatsiniz, bazen de tabaka, İncelikli işlemelerdir, değerinizi arttıran. Bakmasını bilen gözlerle olun daima, Sizleri tozlu karanlıklardan çıkaran.
Parabellum
| |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 21:54 | |
|
DENİZ GÖZLÜ
Hani deniz gözlündüm senin? Gizli sevinçlerimizi yüreğimde taşıdığım. Kırmızıyla mavi gibiymişiz demek, Güzelmiş deseler de, birbirine yakıştıramadığım
Bir çocuğun kızgınlığı kadar mıydı? Sana sonsuzdur dediğin, bitmez sevgin. Vereceğin canın şöyle dursun, Nerede kaldı aşkın, nerede ilgin?
Parabellum
| |
| | | MrWrong
Mesaj Sayısı : 317 Kayıt tarihi : 19/01/10 Yaş : 36 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 22:02 | |
| Sn. parabellum p08, diğerleri de güzel de ÖZLEYİŞ adlı şiir çok güzel hakikaten(bu arada sizin kendi yazdıklarınız da güzel, kendini okutturuyor. Ama babanızın yazdığı daha bir güzel geldi nedense:) ). Ben ara ara antoloji.com' da ki ametör şiirlerden okuyorum. Emek vermeleri güzel bir şey de büyük kısmı zaman kaybı maalesef:( Babanızın şiirleri ise usta bir şairin elinden çıkmış hissi verdi bana. Bu arada Sn. alptuncel'in eklediği "Geri gelen mektup", üniversitedeyken favorilerim arasındaydı, neredeyse ezberlemiştim. Mona Roza'ya bir şey demeye bile gerek yok ölümsüz eserlerin arasında olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Sezai Karakoç'un "Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara" ile başlayan Mona Roza şiiride en az üstte ki Mona Roza şiiri kadar güzeldir. Beğendiğim şiirlerden toparladığım 300 kadar şiirin olduğu bir dokümanım vardı. Vakit buldukça eklerim arada. Dosyanın içinde bulabilirsem kendi karaladığım bir kaç amatör şiir vardı onların bir ikisini eklerim belki(şiir zevkinizi baltalamak amacıyla ). | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 22:17 | |
| Güzel görüşünüz için teşekkür ederim dostum, eminim rahmetli de memnun olurdu. Sonuçta şiir, yaşanmışlıkların sonucudur. Önümdeki en anlamlı hedeflerden biri de onun şiirlerini, kendi kitabımdan ve şiirlerimden önce yayınlayıp bu yükümlülüğümü yerine getirmektir. | |
| | | MrWrong
Mesaj Sayısı : 317 Kayıt tarihi : 19/01/10 Yaş : 36 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Çarş. 14 Mart - 22:43 | |
| İnşallah bu dileğinizi gerçekleştirirsiniz. Yayınlandığından kendime mutlaka bir adet alırım. | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 1:39 | |
| ZAYİ ÖMÜR
Ziyan etmişim, tek atımlık hayatı. Mecburiyetlerin gayri ihtiyari yörüngesinde, Seçtiğimi sevememenin ızdırabı, İnan ki, sevdiğimi seçememenin ötesinde. Kim bilir, bu rutin şarttı belki de, Zira ayrılmak zordu, tastamam hayattan. Mana gitmişse, bil ki kalmıyor şekli de. Eşeğe bindirilmişsen, indirilip de attan.
Parabellum
| |
| | | Analyzer
Mesaj Sayısı : 203 Kayıt tarihi : 31/07/11 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 4:18 | |
| Gecenin Tesiri
gecenin tesiri yok bu apaçık ortada sızlanmak nafile, alkol nafile arka sokak camiinden kalkan kalabalık ve hüzünlü kafile karanlığı dele dele bir ölüyü taşıyor başka bir ölüye!
elimde tuttuğum kağıt plastik karışımı deste karşımdakilerin hepsinde birer papaz, birer as kazanmaya aç üç halsiz kumarbaz suda kendi yüzünü gören bir şehir gibi bakıyorlar solgun yüzüme hafif tedirgin ve neşeli biraz! sen, yanımda duran güzel dilber olabildiğince yalancı ve yabancı kadın dudaklarındaki rujun, ay ışığı parçası gibi vuruyor kirpiklerime bir an içimi acıtarak açtım elimi, elimdeki çizgiler belli belirsiz bir hayatın kader denen yansıması hayat da temizleyebilir elbet işlenen günahları tecelli edebilir ansızın kaybetiğimiz masumiyet masumiyet ki korunması en önemli, en hakiki meziyet!
içmek kadar yoktu tahammülüm kaybetmeye ceketim neredeydi? paltom hangi askıda? demin yanımda duran bayan, o nerede peki? siz nişantaşında hoş bir cafede yudumlarken kahvelerinizi ben beyoğlunda öleceğim bu aşikar gecenin tesiri yok bu apaçık ortada zaten vurgulamak nafile, tekrarlamak nafile arka sokak adında olmayan camiiden kalkan o kimsesiz ve niteliksiz kafile bir gün benide taşıyabilir mi dersiniz özlemini çektiğim bir başka aleme!
Erdem Kaynar (Analyzer) | |
| | | MrWrong
Mesaj Sayısı : 317 Kayıt tarihi : 19/01/10 Yaş : 36 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 6:34 | |
| Analyzer çok güzel yazmışsın hocam, gönlüne sağlık... | |
| | | mehmet_34
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 22/01/11 Yaş : 43 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 8:36 | |
| Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin, yorulmuşsundur; Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını, Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var, susamışsındır; Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim, acıkmışsındır; Beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam, Memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin, Ayağını basdın odama, Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi, Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde, Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler, Gönlüm gibi zengin, Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.
Hoş geldin, kadınım benim, hoş geldin...
Nazım Hikmet Ran Bunu çok severim. Dünya görüşlerimiz çok farklıdır Nazım Hikmet'le ama güzele güzel dememek adamlığa sığmaz. | |
| | | Analyzer
Mesaj Sayısı : 203 Kayıt tarihi : 31/07/11 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 8:53 | |
| MrWrong teşekkürler ama şiir yazmanın çokta gönül işi olduğuna inanmayanlardanım ben mehmet_34 Nazım'ın şiiri şahane | |
| | | mehmet_34
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 22/01/11 Yaş : 43 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 8:58 | |
| evlenmeden önce hanıma yollamıştım bunu ben | |
| | | Analyzer
Mesaj Sayısı : 203 Kayıt tarihi : 31/07/11 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 8:59 | |
| Şiir uzun olduğu için vaktinizi çalmamak adına şiirin ufak bir kısmını paylaşıyorum..
Yalansız Masal
uzandım ve düzelttim yüzünü içten bir gülümseme yerleştirdim gözlerine ki gözlerinde hiç bir duygu barınmazdı yalansız bir masala davet ettim seni ki masallar hiç bir zaman yalansız olmazdı karşı çıkmadın, itiraz etmedin eğildin ve öptün beni dudakların günahlarının örtüsü!
bir hayattan başka bir hayata eğilir gibi eğildin ve bir yalandan başka bir yalana sığınır gibi öptün beni görmüyor musun bak karanfil kokuyor gökyüzü...
Erdem Kaynar (Analyzer)
| |
| | | bao.bao
Mesaj Sayısı : 284 Kayıt tarihi : 05/07/11 Yaş : 37
| Konu: Geri: Şiirler Ptsi 26 Mart - 10:10 | |
| - Analyzer demiş ki:
- MrWrong teşekkürler ama şiir yazmanın çokta gönül işi olduğuna inanmayanlardanım ben
mehmet_34 Nazım'ın şiiri şahane Hocam düşüncenize sağlık o zaman. Parabellum hocam sizin de gönlünüze, düşüncenize sağlık. | |
| | | mehmet_34
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 22/01/11 Yaş : 43 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Şiirler Salı 27 Mart - 9:04 | |
| Ne güzel şeyler yazıyorsunuz. Ben iki kelime yan yana bile getiremem... | |
| | | vervito
Mesaj Sayısı : 2795 Kayıt tarihi : 15/07/09 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Şiirler Salı 27 Mart - 14:28 | |
| Mende sığar iki cahân, men bu cahâna sığmazam, Gövher-i lâmekan menem, kövn ü mekâna sığmazam.
Erşle ferş ü kâf u nun mende bulundu cümle çün, Kes sözünü vü ebsem ol, şerh ü beyâne sığmazam.
Kövn ü mekandır âyetim zâti durur bidayetim, Sen bu nişanla bil meni, bil ki, nîşâne sığmazam.
Kimse güman ü zenn ile olmadı Heg ile biliş, Hegki bilen bilir ki, men zenn ü gümâne sığmazam.
Surete bak u me’nini suret içinde tanı kim, Cism ile can menem, velî cism ile câne sığmazam.
Hem sedefem, hem inciyem, Heşr ü Sîrat esenciyem, Bunca kumaş u reht ile men bu dükkâne sığmazam.
Genc-i nihan menem men uş, eyn-i eyan menem, men uş, Gövher-i kan menem, men uş, behre ve kâne sığmazam.
Gerçi mühît-i e’zemem, adım âdemdir, âdemem, Dar ile künfekan menem, men bu mekâne sığmazam.
Cân ile hem cahan menem, dehr ile hem zaman menem, Gör bu letîfeyi ki, men dehr ü zamane sığmazam.
Encüm ile felek menem, vehy ile hem melek menem, Çek dilinü ve ebsem ol, men bu lisâne sığmazam.
Zerre menem, güneş menem, car ile penç ü şeş menem. Sureti gör beyân ile, çünki beyâne sığmazam.
Zat ileyem sıfat ile, kedr ileyem berat ile, Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam.
Nâra yanan şecer menem, çarha çıkar hecer menem, Gör bu odun zebânesin, men bu zebâne sığmazam.
Şehd ü hem şeker menem, şems ü hem kamer menem, Rûh-i revân bağışlaram rûh-ı revâna sığmazam
[Tîr menem kemân menem, pîr menem civân menem, Devlet-i câvidan menem îne vü âna sığmazam.
Yer ü gökü düzen menem geri dönüp bozan menem, Cümle yazı yazan menem ben bu dîvâna sığmazam.]
Gerçi bu gün Nesîmiyem, Hâşimîyem, Kureyşiyem, Bundan uludur âyetim, âyet ü şâne sığmazam.
Nesimî | |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Salı 27 Mart - 23:08 | |
| AŞK
Sevgi paylaşabilene güzel, Umut taşıyabilene. Aşk çarpan kalbe özel, Getirdiklerine katlanabilene.
Sen bana güzelsin. Ben, sıcacık yüreğine. Sen, kalbimde özelsin. Ben, teslimim gözlerine
Parabellum
| |
| | | parabellum p08
Mesaj Sayısı : 619 Kayıt tarihi : 09/03/10 Yaş : 52 Nerden : Samsun
| Konu: Geri: Şiirler Salı 27 Mart - 23:13 | |
| GÖZLERİN
Gözlerindeki buğudur, mahvıma sebep, Sussa da çok şeyler söyleyen, anlayabilene, Her gördüğümde pervanesi olmaya can attığım gizlice. Ve çeken, küçücük ama dünyalar kadar geniş ta içlerine. Konuşmadan anlatabilen yüreğindeki tatlı heyecanı, Deli gibi atıp da sakin görünmeye mecbur kalbini bir de.
Ah o gözlerin yok mu, elimin kolumun görünmez bağı. Giderken bile aklımın, olmaya hevesli tutsağı. Arkamı döndüğümde beni yakalayan bıraktığı yerden yine. Şekerden kelepçem, ipekten zincirim,acımasız gözlerin. Onlar mı, katlime gönüllü kılan silahın bu garibi? Onlar mı beni, döndüren hayata tekrar, bitirip de kederimi?
Gözlerin, ilk görmeyi arzuladığım, sabah gözlerimi açtığımda. Karşımdaki en son güzellik, o gece huzurunda kapandığında. Hatta başından sonuna kaplaması için yakardığım, her rüyamda. Gözlerin, prensesim, bir anda mesafeleri kaldırıveren aramızdan. Sarhoş eden anında, daha ne olduğunu anlamadan. Eminken kendinden, farksız kılan cahil bir çocuktan. Kızgınlığında bile merhametini elden bırakmayıp Cezanın sonunda yerin yine sıcağımdır diyen gözlerin. Alkolsüz üzümüm, yüreğimde damıttığım, Ahrazken şair, âmâyken şahin eden derman gözlerin. Hangi gaflet el çektirir gözlerimi ışığından, Değil aylar, yıllar, onların esaretindeki şu ömür, geçse aradan. Parabellum
| |
| | | | Şiirler | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|