Bizantolog isimli uyemiz, forumun kurulusunda da yer almis bir saat sevdalisi arkadasimizdir.
BLOG ICIN TIKLAForumumuz kurulusundan bile epey once kendi blog'unu kurmus kendi dunyasinda ulkemize bu konuda birseyler vermeye calismis bir arkadasimiz.
Forum kurulusunda da yer almasina ragmen, daha sonra kendince nedenleriyle foruma sadece okumak icin giren bir dostumuz.
Ama kendi blog'unda cok guzel yazilari var, zaman zaman ziyaret ederek o kendi uslubundaki saat ile ilgili guzel yazilarini okumanizi tavsiye ederim.
Son yazilarindan bir tanesi:
SAAT SEVMEYEN SATICILAR NE IS YAPAR?
Onların gözünde saatin manavdaki bir meyveden veya market rafında duran cam bir bardaktan öte bir anlamı yok.
Saati sevmeyen saatçilerden söz ediyorum, mesleklerini sevmeyen, mesleklerinin hakkını vermeyen saatçilerden bahsediyorum.
Onların arasında saatin maddi anlamının yanında manevi bir yanı, kültürel bir değeri olduğunu bilenler de vardır elbette, ancak öylesine azınlatalar ki, netice değişmiyor.
Hemen her mesleğin kendine göre ayrı bir meşakkatli tarafı var, fakat (tamircisinden, komisyon alan satıcısına de herkes için saatçi tabirini kullanıyorum) başka bazı mesleklerin yayında saatçilik mesleğinin zorlu yanlarının yanında bir de güzel tarafları var. Ne var ki pek çok meslek kendilerinin güzel yanlarının farkında olup, mesleki bilgilerini, görgülerini geliştirmek, kültürlerini artırmak, yarınlarını da düşünüp yatırım yaparak varlıklarını korumak, sanata yatırım yaparak gücünü artırmak derdinde olduğu halde, saatçiler kendi mesleklerine olan saygılarının azlığı mı desem, 'günü kurtaran tüccar' zihniyetinin yaygınlığı mı desem bilmiyorum, saatçiler kendi mesleklerinden yana hem umutsuzlar hem bilgisizler, hem de geleceklerini hiç düşünmüyorlar.
İlk paragrafa dönersem, saatçilerde ne mesleklerini korumak, ne de geleceklerine yatırım yapmak hevesini ve heyecanını göremiyoruz. Kimi istisnalar hariç satıcıların tek derdi elindeki ürünü satmak! Elbette bundan doğal ne olabilir diye düşünülebilir.
Arz-talep ilişkileri, ekonomik göstergeler, hesap kitap işleri, kâr-zarar oranları... iyi güzel de insan ruhu bunlardan mürekkep değil ki?
Hem sadece parasını düşünseydi insanlar saatçiler hiç saat satamazdı, cep telefonları yetiyor da artıyor bile diye düşünürlerdi - ki halen öyle düşünen çok insan var.
Öyleyse saatçilerin birlik olup bu konuda biraz daha düşünmeleri gerektiği ortadadır.
Hayatımız sadece para-pul işlerinden ibaret değil. Çocuğumuza baktığımızda parayı, evimize baktığımızda, kitaplığımızdan okumak için bir kitap aldığımızda aklımızdan geçenler sadece para mı? Niçin kitap alıyoruz? Niçin kolumuzda babamızın, dedemizin saatini taşımak, bununla gurur duymak istiyoruz?
Biraz düşünün saatçi arkadaşlarım, saat satarak geçimini temin eden, kendi yaşam standartlarını yükselten ama aslında saatçilik değil de komisyonculuk yapan işadamları da düşünsün isterim.
Ya satıcılar? Müşterilerle doğrudan konuşan saat satıcıları siz de düşünün biraz, sizden kendi meşrebine uygun bir saat isteyen hemen herkese istisnasız neden "Kaç liranız var cebinizde?" diye soruyorsunuz? Bu tavrınızla insanları ürküttüğünüzü, saat satmakla değil sadece ceplerindeki parayla ilgilendiğinizi, saati sattıktan sonra müşteri denen kitlenin umurunuzda olmadığı izlenimi verdiğinizi biliyor musunuz?
Saatçi milletine bazı sorularım var:
Elde ettiğiniz gelirin ne kadarını saat sevgisini geliştirmeye ayırıyorsunuz?
Saatçiliğin tarihi ve kültürel gelişimine ilişkin ulusal veya uluslararası bir sempozyum düzenlediniz mi?
Saatlere ilişkin sözlükler, kitaplar yayımladınız mı?
Kültür tarihi araştırmacılarına hiç destek oldunuz mu?
İsviçre'den, Almanya'dan getirdiğiniz broşürleri, katalogları insanların önüne koyarak neyi amaçlıyorsunuz?
Saat sevgisini anlatan resimler çizdirdiniz mi?
Her biri fahri elçiniz olan saat meraklılarına yönelik kurslar, söyleşiler düzenlediniz mi?
Fotoğraf sergileri açarak alanınızı genişlettiniz mi?
Sözlü tarih çalışmaları yaparak kültürel bir değer olan saat tamircilerinin, güngörmüş ustaların anılarını, kadim bilgilerini bir yere kaydettiniz mi?
İçinde yüksek şahsiyetlerin değil, sarayın veya devlet erkanının değil, halkın kullandığı, manevi olarak bağlandığı saatlerin bulunduğu bir müzeniz var mı?
Ya saatlere ilişkin araştırmaların yapıldığı bir enstitü, bir kütüphaneniz var mı?
Saatler hakkında farkındalığı artırmak amacıyla bir festival düzenlediniz mi?
En önemlisi çocuklara saatleri sevdirecek neler yaptınız?