Sayin Ekonomi Bakanimiz Zafer Caglayan hakkinda.....

teng demiş ki:

O zaman hadi bakalım pamuk eller cebe.
Herhalde önce taraftar olan arkadaşlarımızdan destek gelebileceğini düşünüyorum, bu iş forumda yazmaya benzemez.

Köye cami yaptırmıyoruz sayın hocam Hele bir proje oluşturulup ilgili makamlara sunulsun, destek sözü alınsın vs. ondan sonra biz de gerekli desteği (maddi, manevi, uhrevi vb.) sağlarız elbet..

asymptote demiş ki:

teng demiş ki:

O zaman hadi bakalım pamuk eller cebe.
Herhalde önce taraftar olan arkadaşlarımızdan destek gelebileceğini düşünüyorum, bu iş forumda yazmaya benzemez.

Köye cami yaptırmıyoruz sayın hocam Hele bir proje oluşturulup ilgili makamlara sunulsun, destek sözü alınsın vs. ondan sonra biz de gerekli desteği (maddi, manevi, uhrevi vb.) sağlarız elbet..

Budur

teng demiş ki:

O zaman hadi bakalım pamuk eller cebe.

teng demiş ki:

Herhalde önce taraftar olan arkadaşlarımızdan destek gelebileceğini düşünüyorum, bu iş forumda yazmaya benzemez.

Vallahi sevgili dostum, bahsettigin arkadaslar daha foruma ilk girdiklerinde bana PM ile ulasip, her turlu girisime destek olmak istediklerini yazmislardi, bu nedenle bu arkadaslarimizin samimi olduklarina inanabilirsin


Eklemek istedigim sey ise ben acikta pek bahsetmiyorum ama forumda uzun zamandir bana akan pm'leri gorseniz, bana boyle kocaman sozler soyleme cesaretinin de nereden geldigini anlarsiniz dostlar

Zaten bu işi yapsa yapsa bir tek sen yaparsın

Bu arada Kargoyu aldım sonsuz teşekkürlerimi sunarım

Mesela pek çok alman butik saat markası var, Eta mekanizma kullanıyorlar, ama kadrana German Made yazdırıyorlar. Pek çoğunun ticari kaygısı yok, devlerle rekabete girme ihtiyaçları da yok. öyle bir amaçlarıda yok zaten. çoğu zaten, iç talebe göre üretim yapıyor. ihracat hedefleri de yok.

iyi bir tasarım, kaliteli malzeme ve eta mekanizma ile yapılabilecek bir şey. Montajı Türkiye'de yapılır, kadranada Türk malı yazılır. Hatta cosc'a bile gönderilir.

Sayın Watcher'ın hezarfen ve rumi projeleri bundan farklı bir şey değil ki. sadece amatör bir ruhla yapılıyordu, devlet teşvikiyle daha profesyonel hale getirilebilir. Onun dışında farklı bir amaç gütmesine gerek yok. (devlerle yarışmak, mekanizma üretmek, ihracat yapmak gibi) kendi markamız olsun, iyi ve kaliteli olsun yeter, pek çok kişinin alacağına eminim.

bugün steinhart pilot saatleri ( nav b-uhr) peynir ekmek gibi satıyor. sayın watcher'ın hem tasarım hemde kalite olarak bunun üstünde bir model ortaya çıkarabileceğini forum üyesi herkes biliyor.

Dediğim gibi, amaç Türk malı yazan ve Türk tasarımı olan bir saat olması. başka bir hedefe gerek yok. kaliteli olsun ama yılda sadece 300 tane üretilsin. biz alırız..

bu belki başlangıç olur, ileride daha da ilerler, bazı parçaları kendin üretirsin, mekanizmaya modifiye yaparsın vs orası ayrı bir konu. ama en azından bir başlangıç olmalı diye düşünüyorum.

İyi güzel de mekanizmayı İsviçreden alacaksak, Türk malı desek ne olur demesek ne olur ?

en azından markalaşma adına bir başlangıç olur.

burada yapılan saatlerden bazı kişilerin haberi olsa; hele birde ortada forum değilde ticari firma olsa; çoğumuz listeye giremez yada liste 50 kişi değil 500 kişi olur.
tabiki ticaret işe girdiği içinde fiyat ona göre ayarlanır.500 adet limitli, sanatsal ve manevi değeri yüksek kuyrukta satılan bir saat, pazarıda ayarlanmış(mevlanayı dünya tanıyor mesela, saatlerin teknik özelliğinden çok adları avantaj).
yılda 2-3 proje 2-3 yıla kadar in house bir marka olunurmu olunmazmı.tabi baştada dediğim gibi işin içinde ticaret var yılda 1000-1500 saat ve saat başı 1000-2000€ kar marjıyla.

buralarda lüks bir saat mağazası olan birisi olsa üretilen saatlerin tümünü alsa pazarlama kabiliyetinin ve dilin verdiği kıvraklıkla yani tezgahtarlığı kuvvetli bir vatandaş su içinde 500€ kar ile satamazmı?adam isim yapar meşhur olur; mali durumu iyi olan toplum tabakasında ailenin saatçisi misali konuma gelir.

ülkemizde yada dışarda ortada bir pazar var ve bu pazarın içinde işi iyi bilen birisinin karşısında güveneceği bir dayanak olduktan sonra balıklama dalacağını düşünüyorum.önce melez olur sonra in house.

Öncelikle yazıların hepsini okuma sabrını gösterebildim
movement34 sen haksızsın dostum ve sana laflar hazırladım
Şaka bir yana öncelikli olarak belirteyim ki, Türkiye sınırları içerisinde saat üretimi uçak üretiminden daha kolaydır. Zira uçağın aerodinamik testinden tutun da diğer testlerine kadar bütün ekipmanlar ülkemiz içinde hazır konumda bulunmaktadır. Ancak aynı şeyi saat için söyleyemiyorum. Mesele hangisinin daha önce keşfedildiği ve yapıldığıyla alakalı değildir. Şu anda savaş uçağı teknolojisinde farklılığı yaratan en büyük olay yazılımdır. Bunun da uçakla değil bilgisayar mühendisleri ve programcılarla alakası var. Uçakların hepsinin aerodinamik yapısı aynı, kanat profilleri farklı ebatlarda olsa bile temel çalışma prensipleri aynı. Uçaklar arasındaki farkı yaratan şey yazılımları. Savaş uçaklarının bilgisayar sistemleri saniyede 20.000-40.000 arası denetleme yapabilir. Bu kapasite arttıkça uçağın üst limitleri zorlanır. Uçağı geliştirmek için ihtiyacınız olan iki şeydir:
1)Daha güçlü işlemci
2)Daha iyi yazılım
Bunların ikisini de yapacak kapasite Türkiye'de maalesef yok.
Ufak bir detayı da açıklığa kavuşturayım. F-35 projesinde Türkiye ortak ülkelerden birisidir ama ne uçağın kendisini ne de uçağın gövdesini üretir. Sadece uçağın iç bağlantı barlarını üretmekle yükümlüdür. Bu da zaten Boeing firması tarafından kurulmuş olan İzmir Ege Serbest Bölge'deki fabrikada yapılır. Onun bile özkaynağı bize ait değil. Kaldı ki yazılımlarından tutun da dış kaplama malzemesine kadar uçak hakkında ülkemizin en ufak bir bilgisi bulunmamaktadır. Düşünün ki üretiminde ortak ülke olduğunuz uçak hakkında üreteceğiniz parça dışında uçakla ilgili hiçbir şeyi bilmiyorsunuz.
İnsansız Hava Aracı'na gelecek olursak. Bunları Türkiye'de gerçek anlamda üreten tek yer Vestel Savunma Sanayi. Bizzat uçuşlarına Çorlu Havalimanı'nda şahit oldum. İsrail'in İHA'ları patır patır düşerken bu uçağın tek bir kazası ya da acil inişi yok. Ama devlet baba yine de ihaleyi İsrail'e, daha sonra İsrail hepimizin bildiği diplomatik kriz sonrası Türkiye'yi elinden lolipopu alınmış çocuk gibi ortada bıraktığı için de Amerika'ya verdi. Yani ülkede düzgün birşeyler yapan insanların da yaptığı hiçbir iyilik bu coğrafyada cezasız kalmıyor.
Asıl konuya dönecek olursak; Türkiye'de saat markası üretilir.
Bu saat gerçekten kaliteli de olabilir. Ancak bence bu saat tutmaz. Türksaat bana yeter de artar...
Not: F-35 birim maliyeti 120-150 milyon dolar arasıdır. 300 milyon dolar lafını görünce dudağım uçukladı

Ufak bir de not düşeyim.
Türkiye'de büyük bir saat firması kuruluğu takdirde eğer mekanizma İsviçre'den alınırsa ve yurtdışına yeterli ihracat gerçekleştirilemezse neler olacağını bir tahmin edin. "Ne olur ki?" diyen arkadaşların şu anda Türkiye'nin cari açığına bir google dan bakmalarını tavsiye ederim. Yani bu işin devlete maliyeti sadece vereceği hibenin patlaması şeklinde değil de dış ticaret açığının daha da palazlanması şeklinde geri dönebilme riski şeklinde olabilir.
Sonuçta; sayın başbakanımızın bile "Porsche'ye binmeyin Volkswagen'a binin" diyerek dış ticaret açığının kapanmasına çabaladığı bir ülkenin vatandaşlarıyız.
Siyaset karıştırmayayım karıştırmayayım dedim ama olmuyor

Vestelin ürettiği uçağın çipi ve yazılımı bize ait değil, bu sebeple o uçağa yerli demek yanlış olur Bayraktar grubu nun ürettiği düşük irtifa mini insansız hava aracı %100 yerli ve bunlardan TSK nın elinde 100' e yakın sayıda mevcut. Ne kadar etkili kullanıldığı ise meçhul. Bahsettiğim uçağın fotoğrafı (Savunma Sanayi Günleri'nden) :



Yine Bayraktar grubunun TAI ile ortak yürüttükleri İHA projesinin hayat bulmuş şekli ANKA' dır ve test uçuşları gayet başarılı olmuştur.
Neyse konu çok fazla dağılmadan asıl meseleye dönelim. Türkiye' de saat üretilebileceğini fakat tutmayacağını söylemişsiniz bunu neye dayanarak söylüyorsunuz merak ettim? Kaldı ki göle maya çalmıyoruz, iç talebi karşılasın yeter..

Sayın asymptote. Yazılımın ana hatları yabancı olmasına rağmen açık komut sistemi şeklinde Aydın Yazılım'a ulaşır ve orada kodların tamamı gözden geçirilerek son hali verilir. Yani kodlara dışarıdan müdahale olmasının önüne geçilebildiği sürece programı yazanın kim olduğunun çok da önemi yok.

İç talebi karşılasın yeter dediğiniz şirket eğer mekanizmaları İsviçre'den satın alırsa dış ticaret açığı Türk Lirası'nın değer kaybetmesine, yani diğer döviz kurlarının yukarı fırlamasına sebep olur. Yabancı ülkelerle iş yapan şirketlerin sonunu getirirsiniz. Ben yaptım oldu demekle ülke ekonomisi dönseydi şu anda cari açık değil cari fazlamız olurdu

bootsector demiş ki:

İç talebi karşılasın yeter dediğiniz şirket eğer mekanizmaları İsviçre'den satın alırsa dış ticaret açığı Türk Lirası'nın değer kaybetmesine, yani diğer döviz kurlarının yukarı fırlamasına sebep olur.

Hesabınızda bir hata olmasın? Satın aldığınız bir Tissot, Hamilton yada Oris düzeyindeki saatte yer alan ETA yada Sellita nın maliyetinin saatin satış fiyatına oranı nedir hiç merak ettiniz mi? Mekanizmayı dışarıdan alsanız ve tüketimi iç piyasa ile sınırlı tutsanız bile bunun cari açığı artıran değil aksine azaltan bir etkisi olur. 100 dolar verip dışarıdan mekanizma alacaksınız fakat 1000 dolar verip satın aldığınız saati yerli kaynaklarla üretmiş olacaksınız. Bu arada ben mekanizmanın dışarıdan alınmasına karşıyım (fakat ilk aşamada durdor un dediği gibi markalaşmak için bu olabilir).

birde şu var:
100€ maliyetli ( adetli üretim olduğu için ) bir saat 1000€ satılır ve bunlardan biride yurt dışına giderse 30 küsür makinanın parası şıkmış olur.

http://www.turksaatforumu.com/t651-eta-mekanizma-fiyat-listesi?highlight=fiyat

yurt içindeki talebide milli ve manevi duygularla ( örnek türksaat modelleri ) oluşan markaya yöneltir diğer markaların talebide azalırsa cari açık vs çokta sorun olmaz.olsada yılda 1000 adet kadar makina in house sisteme geçmeyi kafaya koymak şartıyla birkaç yıl neyi ne kadar sarsar.yine dediğim gibi belli bir kotayı yurtdışına satabilme imkanıda varsa o para geri geliyor zaten.

Benim bildiğim kadarıyla siz yurtdışından dövizle mekanizma(ya da herhangi bir mal) alıp da bunu işleyip pazar içinde TL kuruna bağlı olarak satarsanız rezervlerdeki döviz miktarı azalır. Döviz miktarı azaldığında merkez bankası piyasaya o açığı kapatmak için stoklarındaki dövizlerden aktarıp kur çıkışını sübvanse etmeye çalışır. Tabi bu bahsettiğim 1000-2000 saatle olacak iş değil. Ama Seiko sınıfında ve adedinde bir saat üretimi planlanıyorsa bunlara dikkat etmek gerekir.
Ayrıca ithalata bir kalem daha mal eklenip de başka bir kalemden ihracatı yapılmadığı takdirde dış ticaret açığı çıkar ki bu da cari açığın en büyük sebeplerinden birisidir.
Yoksa orta-üst ya da üst sınıf bir saat(az adetli çok fiyatlı) üretip piyasaya sunacaksanız ekonomiyi tabi etkilemezsiniz.
Seiko firması elindeki bütün stoklar kadar yurtdışından alım yapsa bile Japonya gibi bir ülkeyi etkilemez. Zira bu ülkenin sadece motorlu taşıtlar(mitsubishi, toyota, nissan, subaru ve daha niceleri), elektronik cihazlar(sony, panasonic, mitsubishi, bilgisayarlar, bilgisayar parçaları) gibi ürünlerin ihracatı sayesinde 3-4 ülke ayakta durur.
Ama sizin kendi ülkenizin içinde kalan 2 sektör finansman(birşey üretmeden paradan para kazanmak ki ülkemize ait çok az banka kaldı) ve inşaat(ihracatı mümkün değil) olarak kaldıysa, en ufak ithalatınızda ülkenin dış ticaret açığı 80 küsür milyar dolarları bulur...

bootsector demiş ki:

Öncelikle yazıların hepsini okuma sabrını gösterebildim
movement34 sen haksızsın dostum ve sana laflar hazırladım
Şaka bir yana öncelikli olarak belirteyim ki, Türkiye sınırları içerisinde saat üretimi uçak üretiminden daha kolaydır. Zira uçağın aerodinamik testinden tutun da diğer testlerine kadar bütün ekipmanlar ülkemiz içinde hazır konumda bulunmaktadır. Ancak aynı şeyi saat için söyleyemiyorum. Mesele hangisinin daha önce keşfedildiği ve yapıldığıyla alakalı değildir. Şu anda savaş uçağı teknolojisinde farklılığı yaratan en büyük olay yazılımdır. Bunun da uçakla değil bilgisayar mühendisleri ve programcılarla alakası var. Uçakların hepsinin aerodinamik yapısı aynı, kanat profilleri farklı ebatlarda olsa bile temel çalışma prensipleri aynı. Uçaklar arasındaki farkı yaratan şey yazılımları. Savaş uçaklarının bilgisayar sistemleri saniyede 20.000-40.000 arası denetleme yapabilir. Bu kapasite arttıkça uçağın üst limitleri zorlanır. Uçağı geliştirmek için ihtiyacınız olan iki şeydir:
1)Daha güçlü işlemci
2)Daha iyi yazılım
Bunların ikisini de yapacak kapasite Türkiye'de maalesef yok.
Ufak bir detayı da açıklığa kavuşturayım. F-35 projesinde Türkiye ortak ülkelerden birisidir ama ne uçağın kendisini ne de uçağın gövdesini üretir. Sadece uçağın iç bağlantı barlarını üretmekle yükümlüdür. Bu da zaten Boeing firması tarafından kurulmuş olan İzmir Ege Serbest Bölge'deki fabrikada yapılır. Onun bile özkaynağı bize ait değil. Kaldı ki yazılımlarından tutun da dış kaplama malzemesine kadar uçak hakkında ülkemizin en ufak bir bilgisi bulunmamaktadır. Düşünün ki üretiminde ortak ülke olduğunuz uçak hakkında üreteceğiniz parça dışında uçakla ilgili hiçbir şeyi bilmiyorsunuz.
İnsansız Hava Aracı'na gelecek olursak. Bunları Türkiye'de gerçek anlamda üreten tek yer Vestel Savunma Sanayi. Bizzat uçuşlarına Çorlu Havalimanı'nda şahit oldum. İsrail'in İHA'ları patır patır düşerken bu uçağın tek bir kazası ya da acil inişi yok. Ama devlet baba yine de ihaleyi İsrail'e, daha sonra İsrail hepimizin bildiği diplomatik kriz sonrası Türkiye'yi elinden lolipopu alınmış çocuk gibi ortada bıraktığı için de Amerika'ya verdi. Yani ülkede düzgün birşeyler yapan insanların da yaptığı hiçbir iyilik bu coğrafyada cezasız kalmıyor.
Asıl konuya dönecek olursak; Türkiye'de saat markası üretilir.
Bu saat gerçekten kaliteli de olabilir. Ancak bence bu saat tutmaz. Türksaat bana yeter de artar...
Not: F-35 birim maliyeti 120-150 milyon dolar arasıdır. 300 milyon dolar lafını görünce dudağım uçukladı

Ufak bir de not düşeyim.
Türkiye'de büyük bir saat firması kuruluğu takdirde eğer mekanizma İsviçre'den alınırsa ve yurtdışına yeterli ihracat gerçekleştirilemezse neler olacağını bir tahmin edin. "Ne olur ki?" diyen arkadaşların şu anda Türkiye'nin cari açığına bir google dan bakmalarını tavsiye ederim. Yani bu işin devlete maliyeti sadece vereceği hibenin patlaması şeklinde değil de dış ticaret açığının daha da palazlanması şeklinde geri dönebilme riski şeklinde olabilir.
Sonuçta; sayın başbakanımızın bile "Porsche'ye binmeyin Volkswagen'a binin" diyerek dış ticaret açığının kapanmasına çabaladığı bir ülkenin vatandaşlarıyız.
Siyaset karıştırmayayım karıştırmayayım dedim ama olmuyor

evet 120-150 hesaplanandi ama suan 300 milyon dolara dayandi ve projenin cope atilma ihtimali gundemde.

Proje aynı şekilde devam ediyor. Projeye Japonya'da dahil oldu. Bu dakikadan sonra geri dönüş kesinlikle yok.
Ayrıca dönen paralara bak yaaaa. Tanesini 300 milyon dolara satacak olsalar Türkiye zaten 20 tane falan alacaktı. 6 milyar dolar sadece uçak için ödenecek. Senin karakolunda sıcak su akmıyor, insanların aç, okula gidemiyorlar, sen 6 milyar dolar uçak için ödüyorsun. Neyse konu nerelere geldi yine

durdor demiş ki:

en azından markalaşma adına bir başlangıç olur.

+ 1

durdor demiş ki:

Mesela pek çok alman butik saat markası var, Eta mekanizma kullanıyorlar, ama kadrana German Made yazdırıyorlar. Pek çoğunun ticari kaygısı yok, devlerle rekabete girme ihtiyaçları da yok. öyle bir amaçlarıda yok zaten. çoğu zaten, iç talebe göre üretim yapıyor. ihracat hedefleri de yok.

iyi bir tasarım, kaliteli malzeme ve eta mekanizma ile yapılabilecek bir şey. Montajı Türkiye'de yapılır, kadranada Türk malı yazılır. Hatta cosc'a bile gönderilir.

Sayın Watcher'ın hezarfen ve rumi projeleri bundan farklı bir şey değil ki. sadece amatör bir ruhla yapılıyordu, devlet teşvikiyle daha profesyonel hale getirilebilir. Onun dışında farklı bir amaç gütmesine gerek yok. (devlerle yarışmak, mekanizma üretmek, ihracat yapmak gibi) kendi markamız olsun, iyi ve kaliteli olsun yeter, pek çok kişinin alacağına eminim.

bugün steinhart pilot saatleri ( nav b-uhr) peynir ekmek gibi satıyor. sayın watcher'ın hem tasarım hemde kalite olarak bunun üstünde bir model ortaya çıkarabileceğini forum üyesi herkes biliyor.

Dediğim gibi, amaç Türk malı yazan ve Türk tasarımı olan bir saat olması. başka bir hedefe gerek yok. kaliteli olsun ama yılda sadece 300 tane üretilsin. biz alırız..

bu belki başlangıç olur, ileride daha da ilerler, bazı parçaları kendin üretirsin, mekanizmaya modifiye yaparsın vs orası ayrı bir konu. ama en azından bir başlangıç olmalı diye düşünüyorum.

Buna da + 111

Şimdi, saat konusunda ahkam kesmek (hele hele böyle bir ortamda) bana düşmez ama benim gördüğüm Seiko gibi markalar bile kaliteli malzeme, kaliteli mekanizma, güzel tasarıma rağmen saatlerini 1000 euro civarına satabiliyor değil.

Olay nedense "dokumayı güzel tutarsak Lacoste fiyatına satarız" şekline dayanmış durumda. İşin reklam ayağı, siyasetten kadrolaşmadan ve popülizm den uzak durma ayağı, marka oturtma ayağı, pazarlama ayağı felan var.

Turksaat olarak yaptığımız/yapmaya çalıştığımız saatler temelde gönüllülük esasına dayalı, dahası onda bile uğraşan kişilerden (300 euro'yu biraz aştı ama kalanını ben cebimden karşılayacağım) şeklinde destekleri okuyoruz. Bu durumda ölçek ekonomisine bile geçsek kaliteli bir saati 300 euro'dan , hadi bilemedin 250 euro'dan aşağı mal edebilmemiz mümkün gözükmüyor. Hani bizde koyun pazarlığı yapar gibi , kendi ikili lişkilerini kullanarak işi hızlandıran gönüllüler var, işin içine devlet ya da bunu yapacak bir firma girdiği zaman ihale komisyonları gibi tonla tantana girecek. Dahası bu komisyonlarda çalışanlar da belki konu hakkındaki bilgisine göre değil başka şekillerde seçmece insanlar olacak.

E şimdi bi ara milliyetçilik akımı ile Cola Turka da deli gibi satıldı (ben de aldım:)) şimdi ise rafta tozunu siliyorlar, arkasında gıda pazarlama ağı olarak Türkiye'nin en büyüğü olduğu halde. Bu şekli ile sadece "iç pazara" yönelik bir iş yapmak da tutmayacaktır, tüm dünyada alıcısı olan bir ürün olmalı ki biz de gururla takabilelim.

Hani olaylara "vay biz beceremeyiz" şeklinde yaklaşalım demiyorum, mutlaka ilk adımın atılması gereklidir, istenirse yapılmaz diye bir şey de yok. Açıkçası bu kadar köklü bir tarihe sahip olup da bir saat markamızın olmaması beni de üzüyor. Ama bunun gökten zembille indirilmek yerine daha kararlı adımlarla yapılması gerekir, atıyorum (en kolayı seçtim) saat kayışı konusunda uzmanlaşıp dünya devlerine saat kayışı satan bir markamız olsa, safir cam üretiminde devlere kafa tutmaya başlasak, bu şekilde üzerine duracağımız ayaklar olsa, devlet bu tip markaları kan emme vergilendirmesinden sübvanse vergilendirmesine geçirse, kafamda bir şeyler çok daha oturacak.

Arkadaslar,
yukaridaki yazilarimda teknolojiden, bunun gerekliliginden ve saat konusunu asarak baska teknolojilere onayak olmasindan bahsetmistim.
Simdi asagiya resimler ekliyorum.
Bu bir saat...
Bu saatin ismi : Devon works tread 1 spatial watch
Bu saat bir saat ureticisi tarafindan yapilmamis, Kaliforniyada bulunan Uzay havacilik sirketi muhendisleri tarafindan yapilmis.
Icinde mikromotorlar ve disliler yerine de volan kayislari (sanirim turkcesi boyle) kullanilmis.
Saatin kasasi kursungecirmez malzemeden yapilmis.
Icindeki pil kablosuz sarj edilebiliyor ve iki hafta dayaniyor.
Icindeki dort adet mikromotor cok karmasik bir kayisli aktarim sistemi ile saatin fonksiyonlarini yerine getiriyor.
Aslinda saatin yapilma amaci bir saat uretmek degil, bunu bir teknoloji vitrini gibi kullanmak.
Piyasaya da sureceklermis, satis fiyati 10-12 bin€ civari

Simdi fotolar:

Müthiş birşeymiş Mete abi. Trigger kayışı da var mıdır içinde acaba

bootsector demiş ki:

Müthiş birşeymiş Mete abi. Trigger kayışı da var mıdır içinde acaba

üstad bunlar zincirli tiptir kesin triger geçmişte kaldı

şaka bir yana... teknoloji geçişkendir. Nasıl ülkeden ülkeye bir ticari aktarım mevcutsa, kendi içinde de bir kullanım alanından bir bşaka kullanım alanına aktarılacak kadar geçişkendir saat mekanizmaları... örneğin : Isıtma cihazları, mutfak eşyaları (mikro dalga vb...) ve daha pek çoğu...