Saat Forumu-www.turksaatforumu.com - Saatlerin Hyde park'ı-Saat Sohbeti |
|
| Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis | |
|
+6ofis ytk yusufduz movement34 frown watcher 10 posters | Yazar | Mesaj |
---|
watcher Admin
Mesaj Sayısı : 6994 Kayıt tarihi : 01/07/09 Yaş : 66
| Konu: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 0:20 | |
| 1970’lerin sonlarinda quartz, led gostergeli ve genelde pilli saatlerin gundeme gelmesi, bu saatlerdeki sapma oranlarinin sifira yakin olmasi, Isvicre saatcilerinin bu akimi yakalayamamasi, Japonya’nin piyasaya yildirim gibi girmesi cok derin neredeyse koma diyebilecegimiz bir krizi Isvicrede yaratti.
O donemde saat bir zaman gostergesiydi.
Ardindan teknolojik aletler piyasaya cikmaya basladi, en alt sinif arabalarda bile, cep telefonlarinda, bilgisayarlarda hemen her yerde dijital saatler boy gosterdi.
Bu kriz sirasinda Isvicrede kapanmis, iflas etmis fabrikalardan kalma muthis miktarda makineler piyasada cirit atiyordu.
Arkasindan Isvicre saat endustrisinin basina 1980’lerde gecen Nicolas Hayek o gunlerde baslayan ve hemen her objede gecerli olmaya baslayan “kullan, at” mantigina uygun olarak swatch saatleri uretmeye basladi.
Bu Isvicre saat endustrisine ekonomik bir boom yaptirdi.
Bu arada saatler zaman gostergesi konumundan cikmaya ve birer takiya donusmeye basladi.
Gecmisten gelen muzzam bilgilerini de yanlarina destek olarak alan bazi cesur insanlar, bu elde kalmis makineleri 1990’li yillardan itibaren yeniden saatler ve markalarda kullanarak mekanik saatleri taki gibi ve luks sinifa dahil ederek sunmaya basladi.
Kalici obje ve takilara olan arzu ve talepler de bu girisimi buyuk bir basariya ulastirdi.
Bir saatin kalbi olan makineleri 1990’larda hem bulmak kolay hem de Isvicreli saat ureticilerinin genis toleransli yaklasimlariyla elde etmek sorunsuz olarak isliyordu.
O donemde kucuk bir uretici bir tasarim yapiyor, buna uygun piyasadan piguet, lemania, el primero gibi bile makineler elde edebiliyordu.
Hatta, Bazi ust duzey saat yapan kucuk ureticilerin bile isi kolaydi. Bir uretici yeni ve komplike bir makine mi yapmis, bu kucuk uretici isterse bunlardan birkac tane bile alabiliyordu, hatta anlatilir ki sadece sempatik oldugu icin bazi kucuk markalara bu ureticiler yeni komplike bir makine yaptiklarinda ozel birkac saatlik kucuk seri icin bedava bile verdikleri oluyormus, amac endustriyi canlandirmak tabi ki.
Saatlerde altin, platin gibi kiymetli madenlerin bolca kullanilmasi ve uygulanan yuksek fiyatlar da artik mekanik saatleri luks takilar sinifina tasimaya yetmisti.
Arkasindan 1990’larin sonlari 2000’lerin baslarinda, sektorun de cok buyuk ve ciddi paralar kazanmasinin ardindan Isvicre saat endustrisi basini sudan cikarip kendini kurtarmaya baslayinca, firmalar gerek birlesme gerekse satin alinma yoluyla buyuyup devlestiler.
Bu arada gecmisten kalan makineler de azalmis bitmeye yuz tutmustu.
Her seyden once para on plana cikmis, buyuk kazanclar ilk baslardaki sovalye ruhunu oldurmus ve para hirsi her yeri ve her seyi kaplamaya baslamisti.
Fiyatlar yukselmis, kucuk ureticiler icin artik kucuk miktarlarda makine bulmak imkansiz hale gelmeye baslamisti.
Hemen akabinde, 2002-2003 civarinda Hayek’in yaptigi duyuru piyasaya sok etkisi yapmis ve diger ureticileri isyana surukledi.
Hayek bu duyuruda, artik disariya parca olarak makine vermeyecegini, kendi ic firmalarinda makineleri kullanacagini, kendisinden parca olarak makine alip bunu kendi ic bunyelerinde veya dubois depraz gibi modul ureticilerinde modifikasyon yaptiran markalarin makinelerini kendilerinin komple olarak yapacaklarini ve buna gore teslimat yapacaklarini soyluyordu.
Teslimat sureleri bir yila varan ve satis adetlerinin her sipariste minimum binlerce parca olan zorluklara bir yenisi daha ekleniyordu.
Eta fabrikasi zaten neredeyse uretimin tamamini yaptigi icin bu duyuru sok etkisi yaratti. Yapilan itirazlar, tekel olusumuna karsi acilan davalar bu sureci birkac yil geciktirdi.
Bu surecte degisik seyler oldu.
Eta/swatch grup disinda ve bagimsiz olarak calisan markalarin bir bolumu kendi makinelerini kendileri uretmek icin kollari sivadilar, buna hublot ornek olabilir.
Bu arada Rolex’I saymiyorum, cunku onlar en basindan beri farkli bir yol izlediler, mekanik saatten hic vazgecmediler ve uretimlerini tamamen inhouse gerceklestirdiler. Bunun da gerci negative bir yani oldu, uretimlerini rantabilize edebilmek icin kullandiklari makinelerde cesitlilik saglamadilar ama zaten Rolex alicilarinin da boyle bir talebi yok, onlar saatleri ile fazlasiyla mutlular.
Patent suresi gecmis olan ve patenti dusmus olan 7750, 2824, 2892 gibi makineler soprod ve sellita gibi ureticiler tarafindan klonlanarak imal edilmeye basladi ama bunlar alt seviyede ve piyasayi artik bogma derecesinde doldurmus modellerdi, farkli ve exclusive modeler ureten kucuk markalar icin bu yetersizdi.
Ortaya yine sovalyeler cikti, cok kucuk imkanlar ama muazzam bilgi birikimleri ile kucuk, 20-100 arasi calisan iceren kucuk uretim birimleri kurdular. Bu birimlerde kucuk miktarlarda ama cok ust duzeyde makineler tasarlayip siparis uzerine uretmeye basladilar.
Bunlara cok guzel iki ornek verilebilir. Concepto watch factory, biraz da kurnaz bir yol izleyerek, cin’de yapilmakta olan seagull st19 makineyi crono makine olarak sundular, ki bu makine aslinda Cin’lilerin patentini ve makine uretim hatlarini 60’larin sonlarinda aldiklari venus 175 makinesiydi. Concepto watch bu makineyi parcalar halinde aliyor, kendi standartlarina gore yeniden elden gecirip montajliyor ve Cin fiyatlarinin neredeyse 20 kati fiyata piyasaya sunuyor. Yine ayni sekilde Cin’de uzerinde birtakim estetik farkliliklar ve modulasyonlar yaratarak 7750 bazli bir makineyi piyasaya sunuyorlar.
Les artisans horlogers firmasi ise Laurent Besse onderliginde 20-30 kisilik bir ekiple ortaya cikti. Sermayeleri ve likiditeleri cok az ama yaptiklari isler cok basariliydi. Sifirdan yola cikip ortaya gercek Isvicre makineleri cikardilar. Bu tamamen farkli bir yoldu, cok farkli makinelere ve bunlardan olusturduklari patentlere imza attilar, mesela sirkuler rotorlu otomatik mekanizma onlarin patentidir. Imalat adetleri dusuk ve verilen yaraticilik emegi cok yuksek oldugundan fiyatlari da cok yukseklerde dolasmaya basladi. Ornek olarak bir eta-2824 piyasada adete gore 100-150€ civari dolasirken, yukarida bahsettigim makine icin adete gore 3.000-7.000€/adet fiyat istemek zorunda kaldilar. Bu makineler, corum, cartier gibi prestijli markalarda da kullanildilar.
Gunumuzdeki para ve finans dunyasindaki para kazanma hirsi ve politikalari ne yazik ki bu firmanin sonunu 2011 yilinda getirdi ve sahsen de tanidigim Laurent Besse havlu atarak likidite eksikligi nedeniyle firmasinin iflasini vermek zorunda kaldi.
Hemen akabinde, Besse ve yaninda calisan 5-6 kisi Corum tarafindan ise alindilar, su anda Corum tasarim ve gelistirme bolumunu goturuyorlar.
Boylelikle bir kez daha sovalyeligin gunumuzde gecerli akce olmadigi ortaya cikti.
Tum bu gelismeler aslinda Isvicre saat endustrisinin bir kez daha kendi ayagina kursun atesledigi yeni bir doneme giriliyor gibi gorunuyor.
Gunumuzde, herhangi bir saat markasi isvicre makinesi kullanmak isterse bu hemen hemen imkansiz gibi gorunuyor, cunku onceden bir planning yapmasi imkansiz gibi gorunuyor.
Isvicrede artik iki sinif mekanizma var.
Biri binlerce yildir kullanilan ve artik piyasayi bogmus olan makineler ki bunlara 2824 ornek verilebilir. Ustelik bu bile duzenli ve belli bir timing ve planning icinde almak hemen hemen olanaksiz hale gelmis durumdadir. Digeri de ust sinif mekanizmalar. Bunlardan kullanmak ise bagimsiz calisan kucuk markalar icin imkansiz birseydir cunku her buyuk marka, kendi urettigi makineleri kendi modellerinde kullaniyor ve asla disari vermiyorlar.
Iste burada Cin ureticileri devreye giriyor.
Bagimsiz kucuk markalar yonlerini Cin’e cevirmeye basladilar. Birkac yil oncesine kadar cok dusuk kalitede uretim yapan ureticiler, piyasanin geldigi durum ve alicilarin kopya saatlerin disinda gercek markalardan da olusmaya baslamasi ve bunlardan gelen talepler uzerine gitgide daha ust kaliteye makinelerini cekmeye basladilar.
Cin makineleri, birkac yil oncesine nazaran cok cok daha kaliteli urunler ortaya cikarmaya baslarken dogal olarak fiyatlari da yukariya tirmandi ama halen Isvicre fiyatlariyla kiyaslandiginda arada cok buyuk farklar var.
Gorunen o ki, onumuzdeki surecler daha cok seye gebe. Cin dunyadaki bagimsiz kucuk markalara makine uretmeye ve kalitesini gitgide Isvicre seviyesine cekmeye baslayacaktir ve oradaki bilgi birikimi de buna musaittir, tek degismesi gereken uretim ve kalite mentalitesidir ki bu da bati dunyasi ile kurduklari ticari iliskiler ve talepler dogrultusunda degismeye baslamistir.
Bunun sonucunda Isvicre gitgide alt seviye makine uretimini birakacak ve ust duzey ve komplike makinelere yonelecek ve alt ve orta seviye makine pazarini Cin’e kaptiracaktir.
Gorundugu kadariyla da Isvicre’nin politikasi dab u yonde gelisiyor.
Burada gozden kacirdiklar ve quart krizinde oldugu gibi hesap edemedikleri olay ise bence Cin’I hafife almalari ve Cin’in ust duzeyde de mekanizma uretebilecegini gozardi etmeleri.
Bunun sonucunda onumuzdeki yillarda Isvicre saat endustrisini yeni ve cok derin bir kriz daha bekliyor demek yanlis olmaz.
Yani…
Wait and see…
. | |
| | | frown
Mesaj Sayısı : 403 Kayıt tarihi : 16/12/10 Yaş : 48 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 0:53 | |
| Teşekkürler Üstat, Çok güzel bir yazı, bir solukta okudum.
Aslında artık ayağa düşmüş, karı azalmış işlerin başka ülkelere kayması sanayide(otomotiv, makine, elektronik vs) çokça görülen şeyler. Kapitalist düzenin doğal seleksiyonu bu. Burada beni üzen şu; Üst kalite İsviçre'de kalıyor,alt (ve gelişmeye bağlı olarak orta) kalite Çin'e kayıyor. Oysa zamanında atılacak doğru adımlarla biz de kendi markalarımızı çıkartabilir güzel işlere adımızı yazdırabilirdik. Geç mi kaldık? ...bilmiyorum. | |
| | | movement34
Mesaj Sayısı : 272 Kayıt tarihi : 01/07/11 Yaş : 44 Nerden : hong kong
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 1:52 | |
| - watcher demiş ki:
- 1970’lerin sonlarinda quartz, led gostergeli ve genelde pilli saatlerin gundeme gelmesi, bu saatlerdeki sapma oranlarinin sifira yakin olmasi, Isvicre saatcilerinin bu akimi yakalayamamasi, Japonya’nin piyasaya yildirim gibi girmesi cok derin neredeyse koma diyebilecegimiz bir krizi Isvicrede yaratti.
O donemde saat bir zaman gostergesiydi.
Ardindan teknolojik aletler piyasaya cikmaya basladi, en alt sinif arabalarda bile, cep telefonlarinda, bilgisayarlarda hemen her yerde dijital saatler boy gosterdi.
Bu kriz sirasinda Isvicrede kapanmis, iflas etmis fabrikalardan kalma muthis miktarda makineler piyasada cirit atiyordu.
Arkasindan Isvicre saat endustrisinin basina 1980’lerde gecen Nicolas Hayek o gunlerde baslayan ve hemen her objede gecerli olmaya baslayan “kullan, at” mantigina uygun olarak swatch saatleri uretmeye basladi.
Bu Isvicre saat endustrisine ekonomik bir boom yaptirdi.
Bu arada saatler zaman gostergesi konumundan cikmaya ve birer takiya donusmeye basladi.
Gecmisten gelen muzzam bilgilerini de yanlarina destek olarak alan bazi cesur insanlar, bu elde kalmis makineleri 1990’li yillardan itibaren yeniden saatler ve markalarda kullanarak mekanik saatleri taki gibi ve luks sinifa dahil ederek sunmaya basladi.
Kalici obje ve takilara olan arzu ve talepler de bu girisimi buyuk bir basariya ulastirdi.
Bir saatin kalbi olan makineleri 1990’larda hem bulmak kolay hem de Isvicreli saat ureticilerinin genis toleransli yaklasimlariyla elde etmek sorunsuz olarak isliyordu.
O donemde kucuk bir uretici bir tasarim yapiyor, buna uygun piyasadan piguet, lemania, el primero gibi bile makineler elde edebiliyordu.
Hatta, Bazi ust duzey saat yapan kucuk ureticilerin bile isi kolaydi. Bir uretici yeni ve komplike bir makine mi yapmis, bu kucuk uretici isterse bunlardan birkac tane bile alabiliyordu, hatta anlatilir ki sadece sempatik oldugu icin bazi kucuk markalara bu ureticiler yeni komplike bir makine yaptiklarinda ozel birkac saatlik kucuk seri icin bedava bile verdikleri oluyormus, amac endustriyi canlandirmak tabi ki.
Saatlerde altin, platin gibi kiymetli madenlerin bolca kullanilmasi ve uygulanan yuksek fiyatlar da artik mekanik saatleri luks takilar sinifina tasimaya yetmisti.
Arkasindan 1990’larin sonlari 2000’lerin baslarinda, sektorun de cok buyuk ve ciddi paralar kazanmasinin ardindan Isvicre saat endustrisi basini sudan cikarip kendini kurtarmaya baslayinca, firmalar gerek birlesme gerekse satin alinma yoluyla buyuyup devlestiler.
Bu arada gecmisten kalan makineler de azalmis bitmeye yuz tutmustu.
Her seyden once para on plana cikmis, buyuk kazanclar ilk baslardaki sovalye ruhunu oldurmus ve para hirsi her yeri ve her seyi kaplamaya baslamisti.
Fiyatlar yukselmis, kucuk ureticiler icin artik kucuk miktarlarda makine bulmak imkansiz hale gelmeye baslamisti.
Hemen akabinde, 2002-2003 civarinda Hayek’in yaptigi duyuru piyasaya sok etkisi yapmis ve diger ureticileri isyana surukledi.
Hayek bu duyuruda, artik disariya parca olarak makine vermeyecegini, kendi ic firmalarinda makineleri kullanacagini, kendisinden parca olarak makine alip bunu kendi ic bunyelerinde veya dubois depraz gibi modul ureticilerinde modifikasyon yaptiran markalarin makinelerini kendilerinin komple olarak yapacaklarini ve buna gore teslimat yapacaklarini soyluyordu.
Teslimat sureleri bir yila varan ve satis adetlerinin her sipariste minimum binlerce parca olan zorluklara bir yenisi daha ekleniyordu.
Eta fabrikasi zaten neredeyse uretimin tamamini yaptigi icin bu duyuru sok etkisi yaratti. Yapilan itirazlar, tekel olusumuna karsi acilan davalar bu sureci birkac yil geciktirdi.
Bu surecte degisik seyler oldu.
Eta/swatch grup disinda ve bagimsiz olarak calisan markalarin bir bolumu kendi makinelerini kendileri uretmek icin kollari sivadilar, buna hublot ornek olabilir.
Bu arada Rolex’I saymiyorum, cunku onlar en basindan beri farkli bir yol izlediler, mekanik saatten hic vazgecmediler ve uretimlerini tamamen inhouse gerceklestirdiler. Bunun da gerci negative bir yani oldu, uretimlerini rantabilize edebilmek icin kullandiklari makinelerde cesitlilik saglamadilar ama zaten Rolex alicilarinin da boyle bir talebi yok, onlar saatleri ile fazlasiyla mutlular.
Patent suresi gecmis olan ve patenti dusmus olan 7750, 2824, 2892 gibi makineler soprod ve sellita gibi ureticiler tarafindan klonlanarak imal edilmeye basladi ama bunlar alt seviyede ve piyasayi artik bogma derecesinde doldurmus modellerdi, farkli ve exclusive modeler ureten kucuk markalar icin bu yetersizdi.
Ortaya yine sovalyeler cikti, cok kucuk imkanlar ama muazzam bilgi birikimleri ile kucuk, 20-100 arasi calisan iceren kucuk uretim birimleri kurdular. Bu birimlerde kucuk miktarlarda ama cok ust duzeyde makineler tasarlayip siparis uzerine uretmeye basladilar.
Bunlara cok guzel iki ornek verilebilir. Concepto watch factory, biraz da kurnaz bir yol izleyerek, cin’de yapilmakta olan seagull st19 makineyi crono makine olarak sundular, ki bu makine aslinda Cin’lilerin patentini ve makine uretim hatlarini 60’larin sonlarinda aldiklari venus 175 makinesiydi. Concepto watch bu makineyi parcalar halinde aliyor, kendi standartlarina gore yeniden elden gecirip montajliyor ve Cin fiyatlarinin neredeyse 20 kati fiyata piyasaya sunuyor. Yine ayni sekilde Cin’de uzerinde birtakim estetik farkliliklar ve modulasyonlar yaratarak 7750 bazli bir makineyi piyasaya sunuyorlar.
Les artisans horlogers firmasi ise Laurent Besse onderliginde 20-30 kisilik bir ekiple ortaya cikti. Sermayeleri ve likiditeleri cok az ama yaptiklari isler cok basariliydi. Sifirdan yola cikip ortaya gercek Isvicre makineleri cikardilar. Bu tamamen farkli bir yoldu, cok farkli makinelere ve bunlardan olusturduklari patentlere imza attilar, mesela sirkuler rotorlu otomatik mekanizma onlarin patentidir. Imalat adetleri dusuk ve verilen yaraticilik emegi cok yuksek oldugundan fiyatlari da cok yukseklerde dolasmaya basladi. Ornek olarak bir eta-2824 piyasada adete gore 100-150€ civari dolasirken, yukarida bahsettigim makine icin adete gore 3.000-7.000€/adet fiyat istemek zorunda kaldilar. Bu makineler, corum, cartier gibi prestijli markalarda da kullanildilar.
Gunumuzdeki para ve finans dunyasindaki para kazanma hirsi ve politikalari ne yazik ki bu firmanin sonunu 2011 yilinda getirdi ve sahsen de tanidigim Laurent Besse havlu atarak likidite eksikligi nedeniyle firmasinin iflasini vermek zorunda kaldi.
Hemen akabinde, Besse ve yaninda calisan 5-6 kisi Corum tarafindan ise alindilar, su anda Corum tasarim ve gelistirme bolumunu goturuyorlar.
Boylelikle bir kez daha sovalyeligin gunumuzde gecerli akce olmadigi ortaya cikti.
Tum bu gelismeler aslinda Isvicre saat endustrisinin bir kez daha kendi ayagina kursun atesledigi yeni bir doneme giriliyor gibi gorunuyor.
Gunumuzde, herhangi bir saat markasi isvicre makinesi kullanmak isterse bu hemen hemen imkansiz gibi gorunuyor, cunku onceden bir planning yapmasi imkansiz gibi gorunuyor.
Isvicrede artik iki sinif mekanizma var.
Biri binlerce yildir kullanilan ve artik piyasayi bogmus olan makineler ki bunlara 2824 ornek verilebilir. Ustelik bu bile duzenli ve belli bir timing ve planning icinde almak hemen hemen olanaksiz hale gelmis durumdadir. Digeri de ust sinif mekanizmalar. Bunlardan kullanmak ise bagimsiz calisan kucuk markalar icin imkansiz birseydir cunku her buyuk marka, kendi urettigi makineleri kendi modellerinde kullaniyor ve asla disari vermiyorlar.
Iste burada Cin ureticileri devreye giriyor.
Bagimsiz kucuk markalar yonlerini Cin’e cevirmeye basladilar. Birkac yil oncesine kadar cok dusuk kalitede uretim yapan ureticiler, piyasanin geldigi durum ve alicilarin kopya saatlerin disinda gercek markalardan da olusmaya baslamasi ve bunlardan gelen talepler uzerine gitgide daha ust kaliteye makinelerini cekmeye basladilar.
Cin makineleri, birkac yil oncesine nazaran cok cok daha kaliteli urunler ortaya cikarmaya baslarken dogal olarak fiyatlari da yukariya tirmandi ama halen Isvicre fiyatlariyla kiyaslandiginda arada cok buyuk farklar var.
Gorunen o ki, onumuzdeki surecler daha cok seye gebe. Cin dunyadaki bagimsiz kucuk markalara makine uretmeye ve kalitesini gitgide Isvicre seviyesine cekmeye baslayacaktir ve oradaki bilgi birikimi de buna musaittir, tek degismesi gereken uretim ve kalite mentalitesidir ki bu da bati dunyasi ile kurduklari ticari iliskiler ve talepler dogrultusunda degismeye baslamistir.
Bunun sonucunda Isvicre gitgide alt seviye makine uretimini birakacak ve ust duzey ve komplike makinelere yonelecek ve alt ve orta seviye makine pazarini Cin’e kaptiracaktir.
Gorundugu kadariyla da Isvicre’nin politikasi dab u yonde gelisiyor.
Burada gozden kacirdiklar ve quart krizinde oldugu gibi hesap edemedikleri olay ise bence Cin’I hafife almalari ve Cin’in ust duzeyde de mekanizma uretebilecegini gozardi etmeleri.
Bunun sonucunda onumuzdeki yillarda Isvicre saat endustrisini yeni ve cok derin bir kriz daha bekliyor demek yanlis olmaz.
Yani…
Wait and see…
. | |
| | | yusufduz
Mesaj Sayısı : 530 Kayıt tarihi : 06/05/10 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 2:13 | |
| Üstad elinize sağlık,güzel ve bilgilendirici bir öngörü. Bir soruyla devam edeyim; Japon mekaniklerinin bu süreçteki konumu neydi ve gelecekte ne olabilir? | |
| | | ytk
Mesaj Sayısı : 752 Kayıt tarihi : 15/09/11 Nerden : Istanbul
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 2:18 | |
| muhteşem bir yazı olmuş. gerçekten ilgilenenler için yol gösterici şekilde.. | |
| | | watcher Admin
Mesaj Sayısı : 6994 Kayıt tarihi : 01/07/09 Yaş : 66
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 2:48 | |
| - yusufduz demiş ki:
- Üstad elinize sağlık,güzel ve bilgilendirici bir öngörü.
Bir soruyla devam edeyim; Japon mekaniklerinin bu süreçteki konumu neydi ve gelecekte ne olabilir? Japon makineleri apayri bir yazi konusu, bir ara firsat bulunca o konuda da yazarim. Japon makineleri kendi basina baska bir dunya, Isvicre ile rekabetten ziyade tamamen farkli bir kulvar. Isvicre icin gunumuzdeki en buyuk tehlike Cin'den geliyor. Bunu da yaratan Isvicrelilerin kendileri. Teknolojilerini ve mentalitelerini para kazanma daha cok kazanma ugruna oraya tasidilar, ileride baslarina sorun olabilecegini umursamadilar. | |
| | | yusufduz
Mesaj Sayısı : 530 Kayıt tarihi : 06/05/10 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 3:02 | |
| Evet haklısınız,kuartz krizinde japonlar İsviçrelileri ölüm döşeğine yatırabildilerse de Isviçre N.Hayek dehasıyla ayağa kalkabildi tekrar. Bu dönemde ise tehlike dediginiz gibi Cin'den gelecek ve isin ilginc tarafi onlar bunu gormezden geliyorlar,hatta burunlarindan kıl aldırmıyorlar. 2. nci bir N. Hayek cikarabilirler mi gormek lazim. | |
| | | ofis
Mesaj Sayısı : 807 Kayıt tarihi : 08/02/11 Yaş : 48 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 3:07 | |
| bizim ata sporu güreşte geldiğimiz noktaya onlarda ata mesleklerinde gelecekler anlaşılan.
bu dünyada zenginler hep olacak onlarda bize yeter diyorlar sanırım. | |
| | | teng
Mesaj Sayısı : 5338 Kayıt tarihi : 04/07/09 Yaş : 68 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 3:10 | |
| Neffis bir yazı olmuş, ellerine sağlık İsviçrelilere gelince, gebersin p... | |
| | | brkgler
Mesaj Sayısı : 513 Kayıt tarihi : 29/01/11 Yaş : 41 Nerden : Ankara
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Salı 17 Ocak - 6:03 | |
| bu pazarın karını görmezden gelen sevgili imzacı koltuk düşkünlerimiz hala kafalarını kumda tutsun...
okullarda gece gündüz proje diye yırtınıyorsunuz kullandığınız malzemeler hala mukavva, karton ve elişi kağıtlarından meydana geliyor. Ey gidi şark kurnazları hadi bir Japon kadar dürüst olamıyorsunuz, bir Avrupalı kadar görgü bilmiyorsunuz, bari Çin'in kendini geliştirmesi için sürdüğü ucuz malları ülkemize sokup da deneme tahtası olmayın.
Daha da birşey demem. | |
| | | brckk
Mesaj Sayısı : 70 Kayıt tarihi : 21/01/12
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis Paz 29 Ocak - 6:49 | |
| " Bu arada Rolex’I saymiyorum, cunku onlar en basindan beri farkli bir yol izlediler, mekanik saatten hic vazgecmediler ve uretimlerini tamamen inhouse gerceklestirdiler. Bunun da gerci negative bir yani oldu, uretimlerini rantabilize edebilmek icin kullandiklari makinelerde cesitlilik saglamadilar ama zaten Rolex alicilarinin da boyle bir talebi yok, onlar saatleri ile fazlasiyla mutlular. " Sonuna kadar katılıyorum. El Primero makinalı Rolex Daytonalar (ki en son 2000 senesinde Daytonalarda Zenith El Primero kullanıldı) şimdiki in house makinalara göre çok daha hassas zaman tutmasına rağmen... | |
| | | Azizim moderator
Mesaj Sayısı : 493 Kayıt tarihi : 04/07/09
| Konu: Geri: Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis C.tesi 4 Şub. - 10:27 | |
| O dönemlerde birçok mekanik saat üreticisi battı ama hala günümüze kadar gelen saatleri tıkır tıkır çalışıyor keşke kepenkleri kapatmasalardı. | |
| | | | Isvicrede Neler Oluyor - Genel Bir Bakis | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|