Ben bilgi istedimde ben bişeyler buldum bununla ilgili
Türk saati sanılan Nacar nasıl Türk markası oldu
YIL 1921... İsviçre'nin Bienne kentinde oturan Ohannes Nacaroğlu ile İstanbul'daki kardeşi Kevork Nacaroğlu ilk saatlerini üretti. Şirketlerinin ismi Zila Watch, saatlerinin markası soyadlarından mülhem Nacar'dı.
Kevork Nacaroğlu'nun İstanbul'da yaşaması yeni markanın pazar seçiminde belirleyici oldu. Ohannes Nacaroğlu'nun İsviçre malı saatleri kardeşi Kevork tarafından Türkiye, Beyrut ve Suriye'ye pazarlandı.
Türkler Nacar markasıyla 1929 yılında tanıştı. Saatin ‘‘O'' harfini andıran omegası halk arasında ‘‘Sıfır Nacar'' diye ad saldı. Oysa sıfır sanılan sembol aslında Ohannes'in baş harfiydi.
Konyalı Saat'in kurucusu Mustafa Nalçacı 50 yılı aşkın meslek yaşamının daha ilk yıllarında Kevork Nacaroğlu ile tanıştı. Sadece Nacar saatlerini satmakla kalmadı, aynı marka altında sarkaçlı saatler, pilli duvar saatleri üretti. Bu yakın işbirliği Kevork Nacaroğlu'nun 1989'daki ölümünden bir yıl kadar önce marka satışıyla sonuçlandı.
Nacar markası Nalçacı Ailesi'ne geçti. Ama ailenin üretime karar vermesi için 10 yıl gerekti. 1996 yılında bir gece ailenin sofra sohbetinde Mustafa Nalçacı önerisini açıkladı: ‘‘Nacar Türkiye'nin yakından tanıdığı bir marka...Bu fırsatı kaçırmayalım, yeniden pazara girelim.''
Nalçacı Ailesi hemen o gün karar verdi ve ilk modern Nacar koleksiyonu 1997 yılında piyasaya sürüldü.
TASARIM VE ÜRETİM İSVİÇRE'DE
O günleri hatırlayan Nalçacı Ailesi'nin ikinci kuşak yöneticisi İrfan Nalçacı gülerek, ‘‘İyi ki babamı dinlemişiz. Bugün 450 ayrı modelle yılda 24 bin adetlik satış rakamıyla kendi markamızın gururunu yaşıyoruz. Nacar saatleri 185 bayi kanalıyla Türk tüketicisine sunuluyor'' diyor.
Yeni Nacar doğaldır ki 50 yıl öncesinin gözde sünnet hediyesi modelinden çok farklı. Tasarımı İsviçre'de yapılan modellerin üretimi iki ayrı coğrafyada gerçekleşiyor. Daha pahalı modeller İsviçre'de, diğerleri Uzakdoğu ülkelerinde üretiliyor.
1960'lı yıllarda Konya'dan İstanbul'a taşınan Nalçacı Ailesi'nin ikinci kuşağı babalarının yönlendirmesi ile yabancı dilde eğitim aldı, üniversiteden sonra aile işine girdi. Konya Saat'in genel müdürü İrfan Nalçacı, Erben şirketinin genel müdürü İhsan Nalçacı ve Nurhan Nalçacı artık birlikte çalışıyor.
Konyalı Saat kırk yıl boyunca iki mağazayla yetindikten sonra 2001 yılında atılım kararı aldı. ‘‘Yabancılar bu işi bize öğretti'' diyor İrfan Nalçacı ve ekliyor: ‘‘İstanbul dışında Ankara, İzmir, Bursa, Mersin, İzmit ve Konya'da birer tane olmak üzere toplam 16 perakende mağazamız var. Hedefimiz bu zincirde bir Avrupalı ile ortaklık.''
20 dolardan pahalı saat yılda 1.5 milyon satıyor
Türkiye'deki saat pazarıyla ilgili rakamların en güvenilir kaynağı İsviçre Ticaret Odası. İsviçre'nin Türkiye'ye ihracatına kaçak giren saatlerle ilgili tahmin eklendiğinde pazar büyüklüğüne ulaşılıyor. Konyalı Saat'e göre, 2001 krizi öncesinde Türk pazarında 12 milyon adet saat satılıyordu. Ancak bugün bu rakam 9.5 milyon adede kadar geriledi. 20 dolardan pahalı saatlerin pazar payı diğerlerine göre çok daha düşük. Yıllık 1.5 milyon adede ancak ulaşıyor. Perakende fiyatı 20 doların altında kalan saatlerin satışı ise 8 milyon adedi buluyor.
SAAT USTASI ŞİMDİ 75 YAŞINDA HÁLÁ 385 parça ve vidayı söküp takıyor
2000'lerin saati artık tamamen moda ve tasarım işi. Öyle ki İsviçre dünyadaki her 5 saatten sadece birini üreterek küresel saat satış cirosunun yüzde 65'ini kazanıyor. Yani kalite ve marka satıyor. Zaten dünyada saatin işletim sistemini üreten beş büyük şirket var: Eta, Ronda, İsa, (İsviçre) Time-Modul ve Miyota (Japonya). Her saat üreticisi bu şirketlerden aldığı sistemi kullanıyor. Markalı bir saatin içinde 385 parça, 70-80 vida bulunuyor. 75 yaşındaki Mustafa Nalçacı gibi ustalar bu parçaları teker teker söküp takabiliyor. Saat sökülürken parçalar karışmasın diye yedi ayrı katmanda toplanıyor. Vidaları ayırmak için başları ayrı renklere, örneğin beyaz, siyah ve maviye boyanıyor. Hatta başları konik veya farklı şekilde kesiliyor.
Bugün 75 yaşında olan Mustafa Nalçacı'nın saat merakı lise yıllarında başladı. Liseyi bitirir bitirmez yani 1950'lerin başında Şen Saatçi dükkanını açtı, kısa zamanda ustalığını kanıtladı.
O tarihte İstanbul'un Sirkeci semti Türkiye'nin saat merkeziydi. Nalçacı mal almak için sıkça mağazalarına uğradığı Vaksevonopulo kardeşlerin Yunanistan'a göç etmek üzere olduklarını duydu, üzüldü. Ama tekliflerini duyunca iyice şaşırdı: ‘‘Mustafa Bey istersen mağazayı sana devredelim...'' Nalçacı tüm imkanlarını zorlayarak mağazayı devraldı, ama telaştan adını koyma fırsatını bulamadı. İlk ziyaretçisi hemşerisi ve Konyalı Lokantaları'nın kurucusu Nurettin Doğan, yeni dükkan sahibine hayırlı olsun dileğinde bulunduktan sonra ‘‘Ne isim düşündün'' diye sordu, ‘‘Henüz düşünmedim'' yanıtını aldı. Bunun üzerine Doğan Nalçacı'ya tavsiyede bulundu: ‘‘Bak Mustafa burası İstanbul, öyle Şen Saat falan olmaz. Gel sen de benim gibi Konyalı ismini kullan.''
Mustafa Nalçacı ahbabının öğüdünü tuttu, tarihi Vaksevonopulo mağazasının ismi 1963 yılında Konyalı Saat olarak değişti.
ŞİMENDİFER SAATTEN MEYDAN SAATİNE KADAR
1940'larda Demiryolu İdaresi Nacar'a köstekli saat sipariş etti. Arka kapaklarında şimendifer yani lokomotif kabartması olan bu saatler çok tutuldu. O yüzden bugün bile yaşlılar köstekli saati markayla değil şimendifer lakabıyla anar, saatçiye öyle sorar. Nalçacı Ailesi şu sıralar belki de şimendifer saatler kadar eski modellerle uğraşıyor, gar ve meydanlardaki eski, bozuk saatleri tekrar çalışır hale getiriyor, Nacar markasıyla eski yerlerine koyuyor. Konyalı Saat'in üretim yelpazesi de çok geniş. 1966 yılında Almanya'da satın alınan Palmtag fabrikası Türkiye'ye taşındı. 1972 yılında Erben markasıyla başlayan sarkaçlı saat, pilli duvar saati ve saat makinesi üretimi 1994 yılında durdu. Nedenini İrfan Nalçacı anlatıyor: ‘‘Bir gecede gümrük ve fonları sıfırladılar. Piyasayı ucuz ve kalitesiz Uzakdoğu ürünleri sardı. Saat makinesi üretimimiz 900 bin adetten 40 bin adede kadar gerileyince biz de hattı durdurduk.'' Erben markalı bekçi saatlerinin üretimi ise 32 yıldır aralıksız sürüyor. Şirket ayrıca park sistemleri alanına da girdi. Bugün bir dizi iş merkezinin, alışveriş merkezinin, sitenin otoparkında Erben sistemi bulunuyor.
Enis BERBEROĞLU 17 Ekim 2003'te yazılmış bir yazı...