| Zemberek adlı güzel bir hikâye | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 6:25 | |
| ZEMBEREK 1
- Ne zamandır tek bir evrensel formül olup olmadığı üzerinde kafa yoruyorum. Bana bunu söyleyen bir saat tamircisiydi, düşünebiliyor musunuz? Hava yağmurdan dolayı bayağı serinlemişti. Ne zamandır rutubetten boğulan şehir nihayet nefes almağa başlamıştı. Ne tuhaf bir öğleden sonraydı o?.. Gene tansiyonum düşüyordu, biliyordum. Gene midemde kocaman bir balon şişiyor diyaframımı sıkıştırıyordu sanki. Küçük dükkânın çinko damı vardı, damlaların pıtırtısı, rastgele çalan bir bando takımı gibiydi. Yoksa ben mi karamsarlık nöbetlerimden birine tutuluyordum? Damlaların sesinden rahatsız olmaktan nefret ediyordum, saatime su kaçmasında da, saatimin camının çizilmesinden de, ayağımın çamurlanmasından da, mızmızlık etmekten de kendi mi toparlayamamaktan da… “Çabuk ol be amca!” dememek için kendimi zor tutuyordum. Gözlüğünü burnunun ucuna indirmesi bile en acınasından bir kartpostal bayağılığı gibi görünüyordu gözüme. Yanı başındaki küçük lâmba ışığında o minnacık parçalrı nasıl gördüğüne şaşıyordum. - Şimdi sen, “ Bütün saatçiler gözlüklerini böyle mi takar?” diye soracaksın değil mi? İhtiyar saatçinin aklımdan geçen her şeyi okuyabileceği düşüncesiyle ürperdim, anladı galiba, gülümsedi. Gülümsemesi pek munisti: -Şaşıracak bir şey yok… Torunum da soruyor da ondan. Bu izbe dükkân o zaman biraz daha “gerçek” göründü gözüme. Midemdeki balondan hâlâ kurtulamamıştım. “ Biraz çabuk olabilir misin amca?!..” Sözler midemden o balonla veya kabarcıkla beraber çıkacakmış gibi geliyordu. Yine düşüncelerime cevap verir gibi: | |
|
| |
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 6:25 | |
| - Vallahi ne desem yalan olur… Mekanizmayı çok kötü dağıtmışsınız… Allah’tan … Zembereğe bir şey olmamış, parça kaybetmemişsiniz. Yoksa bunun parçasını bulmak neredeyse imkânsız. Bilirsiniz saatin kalbi zemberektir. Ben boş boş kafamı sallarken zembereğin nasıl bir şey olduğunu düşünüyordum oysa… Bir de… Zamanını evrensel bir formülü arayarak geçirdiğini söyleyen muhtemelen çatlak bir saat tamircisinden bir an evvel kurtulabilmek telâşı içindeydim. Nefesimin bu telâş yüzünden iyice daraldığını hissediyordum. Bir an… İşinden ayırdığı bakışlarını “Ayıp olmuyor mu?” dercesine bana yönelttiğini sandım. -Ben okuyamadım… Çok şükür bizim kızlar okurken onların kitaplarına göz atabildik biraz. Ben yine başımı umursamazca sallıyordum. - Aynştyan diye bir bilginin hayatını okumuştum bir vakit… Memur olarak çalışırken matematiğe , fiziğe merak salmış… Fiziğin üstadı sayılan bir adamdan, bir kaportacı esnafıymış gibi bahsetmesi beni güldürdü. Söyleyecek bir şey arıyordum, bulamıyordum. -Çok insan bizim işi küçümser. Hele şimdilerde herkes dijital saat kullanırken… Öyle ya… Kim uğraşır, değil mi zemberekle, dişliyle, yayla?.. Akıl işi değil. Bu arada saat bayağı güzelmiş. Babanızdan mıydı? Nedendir bilmem, adam ilgimi çekmeğe başlamıştı. O sırada çaylarımız geldi. Saatçinin çay ısmarladığını duymamıştım bile. Ne olursa olsun o nemli serinlikte iyi gelecekti bu çay. Yine gülümseyerek: - İçelim, içimiz ısınsın… Yağmur romatizmalarımı azdırıyor. Ne demiştiniz, duyamadım, özür dilerim? - Bir şey dememiştim… Rahmetli dedemindi. - Oooo! Elbette, elbette! Nasıl düşünemedim?! Uzun zaman oldu bu modeli görmeyeli… | |
|
| |
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 6:26 | |
| Adama sebepsiz bir hayranlık duymağa başlamıştım. Bir yandan saatin o mikro” dünyasında dolaşıyor, bir yandan sohbet edebiliyordu. - Şimdi… Bizim küçük kızın matematik kitabına şöyle bir göz gezdirdim. Baktım permütasyon, kombinasyon, falan diye bir şeyler yazıyor. Adları pek bir alengirli geldi başta… Vazgeçecek gibi oldum. Baktım bayağı iyi anlatmış kitap. Ondan sonra saat dişlileri üzerinde düşünmeğe başladım. Diyelim her biri farklı sayıda dişe sahip birkaç dişlinin her birindeki bir dişlinin aynı hizaya gelmesi için kaç dönüş lazım falan gibi… Eh okumamış olduğumuzdan hesaplamak başta biraz zor oldu ama anladım galiba. Başka bir zaman analitik geometri diye bir şey gördüm. Bu seferde dişlilerin birbirlerine göre yerleşmelerini kafaya taktım. Okusam yapabilir miydim ama?.. Dükkânda boş boş durmaktansa hiç olmazsa kafamı çalıştırıyordum işte… Saatçi bunları söylerken üniversiteye hazırlanırken nasıl bunaldığımı hatırlıyordum. Bütün formüllerin nasıl üzerime üzerime geldiğini… -…. gelen giden komşular falan “ Kafayı mı yedin?” diye sorar oldu. Ben de ne düşüneceğimi bilemiyordum, doğrusu. Çünkü tansiyonumun iyice düştüğünden emindim. Nasıl oldu, ilmiyorum saatçinin yanındaki ışık bir anda büyüdü, genişledi. O ışıkla beraber, içinde oturduğumuz dükkân da… Bir anda kendimi, üzerilerinde onlarca saatin yığıldığı , geriye doğru bir ayna yansıması gibi uzayıp giden tezgâhların sıralandığı bir atölyede buldum. Bütün bu saatler saatçinin kendilerini tamir etmesini bekliyordu. Açık göğüslerinin ortasında dönen, aksayan dişlilerin hareketleri ürpertiyordu beni. Adam gene gülümsüyordu: - Telâşa mahal yok, işler yetişir. Bir yandan benim saatle uğraşıyordu. - Saatin kalbi zemberektir. O olmazsa hiçbir parça hareket edemez. Çeliği özeldir, yerleştirilmesi itina ister. Evvela akşamdan evin hanımı mesela , kocasına kızıp şöyle hınçla kurar saatini | |
|
| |
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 6:27 | |
| Zembereği boğacakmış gibi çevirdikçe çevirir… Zemberek acı çeker mi? Şimdi başkasına söylesem güler , geçer… “Metal yorgunluğu” nedir peki? Metal canlı mıdır ki “yorulsun”? Hep maddeye, insanlığı “yakıştırırız” değil mi? Tuhaf bir türüz vesselâm… Evet… Saatler de acı çeker, hareket halindeirler çünkü… Nasıl konuşabildiğime hayret ederek: - İyi de… Onlara hareketi biz veriyoruz. Hâlâ çok bunalıyordum. Gözlerim bu sonsuza uzanan dükkânın tepesinden sallanan ama o parlak beyaz ışıkla boğuluyordu. Adam yine bir yandan gülümseyip bir yandan tamirata devam ederken: - Düşünsene… Birisi zamanı “ölçmek” için bir sürü dişliyi bir araya getirmiş, hepsinin hareketini başlatacak bir düzenek hayal etmiş… Bir yandan tekrarlanan ama simetrik olmayan. Matematiği, çocuklarının kitaplarından öğrenmiş bir admaın söyledikleri beni adamakıllı sarsıyordu. -….düşünsene… Gerilimi kendi içinde saklayacak sonra onu harekete dönüştürecek “sabit” bir yapı. Bak!.. Bana zembereğin sarmal yapısını gösteriyordu. Demek zemberek buydu… - Evet! “zemberek” bu! Adam bir kere daha düşüncelerimi okumuş olmanın zevkiyle gülümsedi. Sarmalı bir sağa bir sola çevirdi. Nereden geldiği belli olmayan bir çizginin içeriden dışa | |
|
| |
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 6:27 | |
| dışarıya veya dışardan içeriye doğru bitmeksizin kıvrılıp gitmesi başımı döndürüyordu. - Onu bir kere “kurduğunda” tekrar kuruluncaya kadar enerjisini tüketir. Ve dikkat et! Genişledikçe genişleme enerjisi azalır. Artık “yorulmuştur”… Bir sonraki “kuruluşuna” kadar ölür. ZEMBEREK 5 - Ya hiç kimse “kurmazsa”? Ya bir gün sahipsiz kalırsa? Başını salladı: - Aferin! İyi soru! Ozaman “yaratılmazdı”! -Nasıl yani? - Yanisi… Tepemizde… Eliyle tavanı işaret etti. Az evvel gözlerimi boğan ışıkların olduğu yerde sonsuz bir karanlığa dağılmış galaksileri gördüm. - Ama bu! Burası şey değil ki! Planetaryum! Gene o yumuşacık tebessümüyle: -Nasıl bakarsan öyle görürsün. Beni şaşırtmanın zevkini çıkartıyordu. - O kara perdeye dağılmış toz bulutları neye benziyorlar? Tuhaftı. Bir an gözümün önünde deniz kabukları, uçak motorları, lavabodan akıp giden su, ve daha bir sürü şeyin görüntüsü geçti. O dönüp duran spirallerin kendi içlerinde sakladıkları ve sonra saldıkları enerjileri ile kocaman bir saate hareket vermeleri gibi… - Zemberek! Saatçi alkışlıyordu: - Aferin, aferin! İşte budur hayatın ve saatin kalbi, kalb…kal.. Son kelime kafamda yankılanıp dururken gözlerime batan bir ışıkla kendime geldim. Beyaz çarşaflı bir yatakta yatıyordum Başım sarılıydı, korkunç ağrıyordu. Saatçiden buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Çok geçmeden kapı açıldı. Bir hemşire gülümseyerek girdi içeri. Gülümseyişinden miydi, saçlarının çocuksuluğundan mı bilmem… Serin sular gibi yayıldığımı hissettim. | |
|
| |
mustafasuren
Mesaj Sayısı : 431 Kayıt tarihi : 26/12/09 Yaş : 48 Nerden : tokat-turhal
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 6:27 | |
| - Geçmiş olsun. Merak edecek bir şey yok. Tansiyonunuz düşmüş, sonra da siz… Yaptığı espriye benden önce güldü. Onun gülmesinden hoşlandım. - Bu arada saatinizi düşürmüşsünüz, onu sakladım… Yoksa bizim hasta bakıcılar hemen iç ederdi. Babanızdan mı? - Hayır dedeminmiş… - Çok güzel saatmiş… Bu zamana kadar iyi bakmışsınız. Yaya geçidinde bayıldığınızda… Sonrasını dinleyemedim. Tekrar dalmışım. Uyandığımda saatimi hâlâ sıkı sıkı tutuyordum. Onu kulağıma götürdüğümdüm. Bunca yıldır çalışmamış, kendinden ümit kesilmiş küçük kalbinin attığını ürpererek işittim.
Afşar ÇELİK 29/06/2004 | |
|
| |
deka
Mesaj Sayısı : 5518 Kayıt tarihi : 04/07/09 Yaş : 65
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 10:23 | |
| Teşekkürler. | |
|
| |
canturkk
Mesaj Sayısı : 365 Kayıt tarihi : 25/09/09 Yaş : 48 Nerden : Ankara
| Konu: Geri: Zemberek adlı güzel bir hikâye Salı 12 Ocak - 11:46 | |
| Cok guzel bir hikaye. Elinize saglik | |
|
| |
| Zemberek adlı güzel bir hikâye | |
|