Otomobil genel

mazda ikinci el olacağına göre garantisi de bitmiş olacağına göre bence zor ... parçaları çok pahalı ve de profesyonel işçilik ister araba çok hoş tamam da satışı çok zor çok öldü fiyata gider bence, bilinen arabaya yönelmek lazım bu durumda. focuslar da hoş hyundailerin (accent) de dizel otomatikleri var bu fiyat aralığında tabi kaliteden ziyade tasarruf ... ama otomatik mecburiyeti varsa hondalar arıza yapmaz pek parçası pahalı biraz ama idare eder ..

parabellum p08 demiş ki:

Arkadaşım, çok çok geçmiş olsun diyorum. Allah başka kaza bela göstermesin. Haklısın önce sağlamlık. Hala şokta olduğunuzu tahmin edebiliyorum. Bu akşam güzel bir dinlenin, umarım yarına daha zinde uyanır bu tatsız olayı da unutursunuz. Tekrar geçmiş olsun, saygılarımla..

Parabellum Çok Teşekkürler. Alllah herkesi kazalardan korusun. Herşey iki saniyede olup bitiyor, hatalı olun olmayın, farketmiyor.

krytime hatta mıydın pardon , büyük geçmiş olsun canlar sağolsun kimse de birşey yoksa herşey normale döner çabucak umarım

Krytime, çok geçmiş olsun. Trafik hayatımızdaki en büyük tehlikelerden biri maalesef. Allah başka kaza bela vermesin...

.

Herkese çok teşekkürler.

@krytime,çok geçmiş olsun, aracın sağlamlığının yanısıra emniyet kemerinin takılı olmasının çok önemi var, araçaların sağlamlıkları konusunda euro ncap test sonuçları fikir verebilir.

Teşekkürler deka. Çok haklısınız, bende emniyet kemeri takılı değildi, genelde takarım ama o an takılı değildi. Bir de bebeğimiz araçta çocuk koltuğunda oturuyordu, annesinin kucağında değildi Allahtan. Kurallara uymak çok önemli.

Şehir içi kazlarında birşey olmaz düşüncesinin yanısıra kısa mesafeli kullanımlar olduğu için emniyet kemeri kullanma alışkanlığı olmayabiliyor ama şunu unutmamak gerekir ki,en tehlikeli kazalarda şehir içinde olabiliyor,çünkü dikkat edilirse en sert kurallara sahip euro ncap ta bile önden çarpışma testlerinde araçların hızı 64km. ve araçların hali ortada,birde şehir içinde çıkılan-yapılan hızları düşünün.

.

krytime çok geçmiş olsun

HIZ FELAKETTİR

Öncelikle Krytime arkadaşıma geçmiş olsun diyorum.Kaza bu olabilir.Cana bir şey olmaması önemli.

Otomobil konusunda ben eskiciyim.Otomobil almak isteyen arkadaşlarım ikinci el bir şeyler alacaklarsa mutlaka bana danışırlar.Özellikle kaporta ve motor muayenesi konusunda -kendimi övmeyeyim ama- iddialıyım.Yalnız danışanlar da bana danıştıklarına pişman olurlar.Çünkü genellikle onların bulup çok beğenip de benim onayımı almak istedikleri arabalar cılk çıkar.

Yeni otomobillere de gelecek olursak, artık bu işlerde ortaklık çok fazla.Üreticiler yatırım yapıp kendisi imal etmek yerine iyi malı ucuza üretenden alıp takmayı tercih ediyor.Bu da karışık bir sürü araba doğmasına neden oluyor.

Mesela çok küçük bir örnek vereyim.Ben şimdi Albea dizel alacağım desem hemen herkes "yahu kardeşim o da alınır mı,ona gelene kadar ne arabalar var" diye itiraz eder.Peki "Opel Astra dizel alacağım " desem pek çoğunuz "evet güzel ve yerinde bir seçim,ben de beğeniyorum" gibi cevaplar verirsiniz.Halbuki "Opel Astra'da da bizim Albea'nın motoru var" desem belki de inanmak bile istemezsiniz.

Mazda konusu da öyle.Mazda aslında çok asil bir araba.Yıllar önce imal ettikleri 323 ve 626 modelleri hala sorunsuz çalışıyor.Ve Mazda da pek çok markaya çalışıyor.Bunlardan biri de Ford.Yeni Focus'lar için bir şey diyemem,emin değilim ama bazı eski modellerde Mazda temelli motorlar ve aktarma organları kullanıldığını duymuştum.

Bence Mazda 3 serisi Ford'a göre daha mantıklı.Burada Ford Focus'u ticari taksi olarak kullanan bir kaç kişiyle tanıştım.Hepsinin ortak derdi LPG ye geçtiklerinde sibopların su koyvererek ağır masraflar açması.Ve hepsi de bir an evvel arabalarını elden çıkarmak ve Hyundai ya da Albea'ya çevirmek istiyorlar.

Ama bu zevk,bütçe ve tercih meselesi.Ben şimdi imkanım olsa tercihim mutlaka arkadan itişli bir otomobil olur.Yani ya BMW ya da Mercedes.Otomobilde arkadan itiş saatteki mekaniğe denk gelir.Nasıl ki mekanik saat kolunuzdayken onun yaşadığını hissedersiniz,zevk alırsınız, arkadan itişli otomobiller de öyledir.Önden çekiş ise maliyetleri düşürmek için - aynı pilli saat gibi- icad edilmiş aksak bir sistemdir.

Aslında bu önden çekiş-arkadan itiş meselesi karakolda biter.Çok derin bir konudur.İlerleyen günlerde daha ayrıntılı tartışabiliriz.

Herkese selamlar...

Arkadan itiş,önden çekiş meselesi,derin bir konuydu ama ne zaman yaklaşık 10-15 sene kadar önce artık bu konu tartışma olmakdan çıktı en azından bana göre,ama bir iki şey karalamak gerekirse her ikisininde avantaj ve dezavantajı var,mesela önden çekişli araçlarda güvenliği tesis etmek daha kolaydır,önden çekişli araçlar belli kiloya kadar olan araçlarda yol tutuş olarak ve viraj kabiliyeti adına daha avantajlıdır,yakıt ekonomisi ve güç kayıpları yönünden daha avantajlıdır,özellikle ön tarafda iç hacim genişliği açısından daha avantajlıdır, yokuşlarda ve kaygan zeminde daha avantajlıdır, el freni (elektrikli el freni değilse) ile ani 90 derecelik veya geriye dönüşler daha avantajlıdır,gibi şeyler sayabiliriz, arkadan itişli araçlar ise büyük ve ağır araçlarda avatajlıdır,güçlü motora sahip ise sert kullanımlarda ve virajlarda daha profosyonel sürücülük teknikleri gerektirir, özellikle örneğin araç yüklü iken tutunmanın zor olduğu zeminlerde arkadan itişli araç daha avantajlıdır,profosyonel sürüşlerde arkadan itişli araç daha zevklidir,bunlar daha çoğaltılabilir, ama sonuç olarak en iyisi 4*4 lerdir.
Evet günümüzde çoğu üretici maliyetleri aşağı çekebilmek için ortaklık yapma durumundalar, örneğin M.Ali beyin dediği gibi 1.3 multijet motor bir zamanlar opel-fiat işbirliği ile üretilmiş bir motordur, Fiat Grande Punto ve Opel Corsa motor dışında aynı alt yapıyı kullanırlar, Reno ve Nissan ortaklığı sonucunda örneğin megane 3 ile Nissan Qashqai aynı platformu ve aynı dizel motoru kullanıyorlar,ayrıca renonun Dacia ile ortaklığı,Kore üretimi Samsung işbirliği ve bunun ürünü, piyasada olan fluence dir ki, samsung S3 olarak aratılırsa birebir benzerlik görülebilir. ford un mazda ile işbirliği olduğu gibi motor yönünden PSA grubu olarak peugeot,citroen ortaklığı bulunmakda, bunlar çoğaltılabilir ve daha da çok ,yani geriside var, şimdilik bu kadar.

katil balina demiş ki:

@krytime çok çok geçmiş olsun.

bilirim o durumu çok berbat bişeydir ama herhangi ciddi bir durum yoksa ki umarım yoktur geçip gidecektir.

böyle bak bence.
tekrardan geçmiş olsun.

@aaltindeger

aaltindeger demiş ki:

katil balina demiş ki:

benim tavsiyem ford focustur.

ben focus 2 1.6 dizel kullanıyorum 110 hp. cok cok memnunum.
ama benzilisinden bulunabilir sanırım otomatik olanı.


üzmez seni focus 2, aklında olsun derim hocam.

evet aklımda focus 2 ler, aslında civic veya focus kolluyordum ama mazda 3 de alternatif oldu.. civic sorunsuz olarak herkes tarafından tavsiye ediliyor, ben focusun ve mazdanın görünüşünü ve genişliğini daha çok beğeniyorum, focusun 8 silindirlileri kıskandıracak kadar çok benzin yaktığını söylüyor kullananlar.. falan filan işte . aslında forumdaki arkadaşlar arasında mazda3 kullanan varmı diye sormak istedim.. çünkü en doğru bilgiyi kullanan kişi veriri diye düşündüm..

bunu otomatik bir benzinli için mi diyorlar bilmiyorum ama (8 silindir demişlerse benzinli içindir:) dizel için demişlerse halt etmişler derim.

bendeki tdci ve bir araba daha az nasıl yakar hakkaten bilmiyorum.

bi sizin için de otomatik olması gibi bir zorunluluk var ki şahsım adına asla tercihim olmadı ama malum nedenlerle otomatik alacaksan bu fazla yakma meselesi zaten otomatikler için hep standart olandan fazla olur diye biliyorum.

ama bana soracak olursan o paraya sana şöyle güzel bi patek alalım:)

kaza atlatan arkadaşa çok çok geçmiş olsun,,kimseye bişey olmaması sevindirici...

evet benzinlileri için diyorlar,özellikle 2008 sonrası dizellerin çok az yaktığına şahit oldum,,
patek zaman zaman benimde aklımdan geçmiyor değil,

egunns, solestar, M.Ali Sade ve aaltindeğer çok teşekkür ederim.

Az yakan dizel olarak Peugeot 407 önerebilirim. Model yakında güncellenecek sanırım.

.

@katil balina, "ama küçük kompakt otomobiller için focus mocus megane civic vs. elbette önden çekiş gerekli bişey.
zaten afedersiniz kıç kadar bişey arkadan çekiş olsa ne yazar. ama gücü kuvveti yerinde oturaklı bir otomobil için olmazsa olmaz bişeydir arkadan çekiş.

BMW mercedes porsche ferrari ve benzeri tüm spor otomobillerin arkadan çekişli olması da bunun ispatıdır zaten."
böyle diyerek aynı şeylerden bahsetmişiz, bahsettiğin arkadan itişli araçlar, ağır ve güçlü araçlar bunların arkadan itişli olması verimliliklerini ve sürüş zevkini artırır, son olarak itiş, çekiş konusuna gelince bu işin literatürünü bilmem de benim mantığım şöyle çalışır, düşünün ki, bir el arabası kullanıyorsunuz tekerlek önde kollar arkada ve siz kollardan kaldırıp bunu sürerken, çekiyormusunuz, yoksa itiyormusunuz, tam tersi bir at arabası düşünün atlar önde arabası arkada, atlar bu arabayı itiyormu, yoksa çekiyor mu?, bu sorulara verilecek cevap, bence konunun doğru tanımlaması olmalı diyorum.

.

Aslında burada bir kavram kargaşası olduğu göze çarpıyor, ifade şekli ne olursa olsun yapılan iş ve işlem ortada ve aynı, bende zaten senin dediğin gibi olaya literatür, bilimsellikle değilde kişisel görüş ve yorumumla yaklaşmış idim.sonuç olarak sistemler belli, genelde motor önde, yere güç aktaran teker önde yada arkada veya 4*4 bunu değiştiremeyiz ama farklı isimlendirip yorumlayabiliriz.

.

Demek ki bakış açısına ve yoruma göre değişen bir durum, burada tartışdığımız konu detaylar ve isimlendirmeler, yoksa işlev belli ve bunda mutabıkız.

.

krytime demiş ki:

Arkadaşlar bence alabileceğiniz en sağlam arabayı almaya çalışın. Dizaynmış, az yakıyormuş hepsi ikinci planda. Niye böyle diyorum derseniz 5 saat önce Ankara da bir kaza geçirdik. Eşim ve 7 aylık oğlumda arabaday dı, Allahtan kimseye bi şey olmadı. Şimdi daha iyi anlıyorum en önemlisi güvenlik.

Hay allah ben de simdi gordum, buyuk gecmis olsun kardesim, kimseye birsey olmamis olmasina cok sevindim,
aman dostlar kendinize dikkat edin.

yeri gelmisken ben de birsey soylemek istiyorum dostlar.
Turkiye'de hic kimse trafik kurallarina uymuyor, hatta bu kurallari bilmiyor bile, ustelik soforlerin cok buyuk bir bolumu ileri yaslarda araba kullanmayi ogrendigi icin araba kullanmayi da bilmiyor ve hemen hic kimse, gunluk hayatta melek olan yumusak huylu insanlar bile direksiyonda asla centilmen olmuyor olamiyor.
Bu soylediklerimin sizlerden tepki cekecegini biliyorum ama sunu dusunun ben disaridan bakan bir insan olarak tesbitler yapiyorum, tum bu dediklerimin farkli oldugu yerlerde de araba kullaniyorum ve 35-36 yillik araba ve motorsiklet kullanicisiyim eger araba oncesi motosiklet yillarimi da dahil ederseniz 40 yillik soforum.
Malum alamanciyiz ya, turkiye'ye ta 70'li yillardan beri epey sik araba ile geldim. Her alamanci gibi de Turkiye'de epey elestiri ve hatta kufur yedim, kirmizida durdugum icin, sagdan gelene yol verdigim icin, yayalara yol verdigim icin ve hatta bir seferinde okul cikisindaki yaya gecitinden gecmekte olan ilkokul cocuklarina yol verip bekledigim icin kucukcekmece belediyesinde ust duzey bir memur'un soforunden dayak yemekten kil payi kurtuldum. Koprude arada sikismis bir kadina arabamin onune gecmesine musaade edip giseye girmesine musaade ettigim icin arkamdaki pala biyikli tir'in soforu eger oradaki polisler olmasaydi elindeki sopa ile hem beni hem arabami hasat etmek niyetinde oldu. 20'li yaslarimda sadece arabam guzel oldugu icin bana kizmis olan bir kamyon arkadan arabama vurup cope gitmesine neden oldu ve polis bile birsey yapmadi, adam gariban diye, ben yurtdisinda oldugum icin mali durumum musait olur diye ve eger kaskom yoksa bu benim kabahatim yaptirsaydim diye.
Izmir sanayi sitesinde bir kamyonun gelip kaza nedeniyle kirilmis on tekerlek jant'ini kaynak ettirmek istedigini bunu baskalarina hayati risk verecegi icin kabul etmeyen ustayi dovdugunu gordum.

Kendimi kaptirirsam anlatacak cok sey var, aman dostlar kurallara uyun ve yavas araba kullanin...

sayın katil balina sizin focusun başına gelmeyen kalmamış, benim gözümde kore gazisi mertebesine yükseldi anlattıklarınıza göre ciddi sağlam kasası var.. bir arkadaşımın sedan hyundaisi ufak sayılabilecek bir kazada hatcbak olunca hyundai ve benzeri arabalar sçenek olmaktan çıktı, tamam ekonomik olması güzelde güvenlik tabiki önce gelir.. düzgün ve uygun fiyatlı focusu gördüğüm gibi benim olur

sayın DEKA, M.ALİ SADE ve K.BALİNA ve forum arkadaşlarımızın bir çok konuda engin bilgi birikimine sahip olduklarını görmek hayranlık uyandırıcı..

keşke ülkemizdede otomobil üzerindeki vergiler bu kadar fazla olmasa da bizde arkadan, önden, yandan itip çeken arabaları alıp değişik değişik kullanıp fikir sahibi olabilsek

Bence son derece doğru tesbitler ve doğru şeyler, maalesef bu konuda azınlıkda, kabaca dinazor olarak tabir edilebilecek grubun içindeyiz, sonuçda aynı dili konuşuyoruz.

mete abi kızmak ne demek söylediklerine katılmamak mümkün değil..malesef..:(:(

Bu konunun "karakolluk" olduğunu geçen mesajımda belirtmiştim.Devam ediyorum.

Aslında 1970 li yıllara ,yani önden çekişli otomobillerin yaygınlaşmasına kadar ,bizde de bu kavramlar "arkadan çekiş" ve "önden çekiş" olarak kullanılmaktaydı.Ancak daha sonra nasıl ki "tereyağı yemeyin de margarin yiyin yoksa kalp hastası olursunuz" tarzı pis ve asılsız kampanyalar yapılarak bazı tüketim alışkanlıklarımız değiştirilmeye çalışıldıysa aynen bu şekilde otomobillerde de tercihler değiştirilmeye çalışıldı.

Arkadan çekişli babadan gördüğümüz kaya gibi diferansiyelli,şaftlı sistemler kötülendi.Ucuz,arıza yüzdesi yüksek ve kalitesiz önden çekişler gök yüzüne çıkarıldı.Bu kampanyalarda bizde yerli olarak üretilen Renault 12 nin de payı çoktur.

Bir zaman sonra bizim kırk yıllık "arkadan çekiş" deyimi de "arkadan itiş" olarak değiştirildi.Ben de aslında güncel kullanımı bu şekilde olduğu için tepki çekmemek adına o şekilde yazmıştım.Evet bu işin gerçeği "arkadan çekiş"tir.

aaltindeger demiş ki:

sayın katil balina sizin focusun başına gelmeyen kalmamış, benim gözümde kore gazisi mertebesine yükseldi anlattıklarınıza göre ciddi sağlam kasası var.. bir arkadaşımın sedan hyundaisi ufak sayılabilecek bir kazada hatcbak olunca hyundai ve benzeri arabalar sçenek olmaktan çıktı, tamam ekonomik olması güzelde güvenlik tabiki önce gelir.. düzgün ve uygun fiyatlı focusu gördüğüm gibi benim olur

sayın DEKA, M.ALİ SADE ve K.BALİNA ve forum arkadaşlarımızın bir çok konuda engin bilgi birikimine sahip olduklarını görmek hayranlık uyandırıcı..

keşke ülkemizdede otomobil üzerindeki vergiler bu kadar fazla olmasa da bizde arkadan, önden, yandan itip çeken arabaları alıp değişik değişik kullanıp fikir sahibi olabilsek

Ancak bazı konularda seçici ve araştırmacı olmak gerek evet Albea Corsa ile aynı motoru kullanıyor ama güvenlik standardı nedir belli değil, çünkü euro n cap testinde göremiyoruz ama GP ile corsa aynı güvenlik düzeyindeler, aralarında sadece marka imajı ve detaylardaki ucuz maliyet kaygısından kaynaklanan sorunlar var, focus için ise focus 1 in oldukça zayıf olduğu ancak, focus 2 nin ise bu konuda oldukça iyi durumda olduğu malumdur, sonuç olarak her aracı kendi içersinde değerlendirmek gerekir.

Watcher öncelikle çok teşekkür ederim. Söyledikleriniz de çok doğru insanlar Türkiye de araba kullanmayı ve basit trafik kurallarını bilmiyorlar, yada uygulamak istemiyorlar. Benim yaptığım kazada; Ankara yı bilenler iyi bilirler İstanbul yolu trafik yoğunluğunun çok fazla olduğu bir yoldur. Bu dört şeritli yolda ben sol şeridin yanında seyrederken yanımda en sol şeritte giden halk otobüsü en sağ şerite geçerek sağda başka bir yola girmek istedi, hızım yüksek değildi ama soldan üzerime kıran otobüsü görünce ne yaptıysamda kaçamadım ve benim sol arka kapıdan vurdu. Tabi ki vurmadan sonra bende yolda bayağı bir zig zaglar çizerek durabildim. Çok kötü bir andı. Allah tan bizlere bir şey olmadı. Bu büyük araç şoförleri gerçek ten diğer araçları düşünmeden araç kullanıyorlar.

Evet, gecmis olsun tekrar kardesim, allahtan cocuga ve esine birsey olmamis.
Aman arkadaslar cocuklarimizi arkaya oturtalim emniyet kemerlerini baglayalim hatta cocuk icin ozel koltuk takalim ve orada oturtalim, aman aman cocugu on koltuga hele kucaga almayalim, mazallah bir kaza sirasinda acilan hava yastiklarinin neler yaptigini simdi burada kazanin sokundaki dostumun yaninda anlatmayayim.
Allah sizleri korumus ve hepinizi korusun dostlarim.

Aslında bu arkadan-önden çekiş meselesini daha da detaylandırmamız gerekir bence.

Otomotiv tarihini de nispeten kapsayan Ekim 2008 tarihinde muhtelif ulaşım sitelerine yazdığım aşağıdaki ekonomik krizle ilgili tezimi de bir okuyun bakalım ne diyeceksiniz.

(saatleri unuttuk bu arada)

Bu günlerde günün konusu ekonomik kriz.Hangi TV kanalını açsak,hangi gazeteye göz atsak kriz de kriz.Amerika’da baş göstererek Dünya’yı tehdit eden ekonomik krizin sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.Başka nelere sebep olacağını ilerleyen günlerde çok daha net olarak göreceğiz.Ama İnşallah ülkemizin yeni yeni toparlanmaya çalışan ekonomisini yeniden eski haline getirmez.

Aşağıda bu krizi biraz da ulaşım vasıtalarının üretim ve gelişimleri yönünden inceleyeceğiz.Bunları inceleyebilmek için de biraz gerilere,1930,40 lı yıllara yani II.Dünya Savaşı yıllarına dönelim.

Kırk yaşını geçenler net olarak hatırlayacaklardır;bizim çocukluğumuzda ve de gençliğimizde şimdiki gibi televizyona bağımlı değildik.Televizyon yayınları tek kanal olarak 1968 yılında başlamasına rağmen ekonomik zorluklar nedeniyle her eve girememişti. Ayrıca ilk programların pek de cazip oldukları söylenemezdi.Oysa ki sinemalar en büyük eğlenceydi.Bir hafta boyunca oynatılan yerli-yabancı filmlerde sonraki haftalarda gösterilecek filmlerin de reklamı yapılarak seyirci adeta haraca bağlanırdı.

Sinemada en çok sevilen filmler de II.Dünya Savaşı’nda Amerikalı ve İngiliz’lerin kahramanlıklarının anlatıldığı harp filmleriydi.Bu filmlerde genel konu Alman ve Japon’ların yaptıkları vahşet ve saldırganlık; ve buna karşılık Amerikan ve İngiliz askerlerinin kahramanca bunları yenmesiydi.

Alman Stuka ve Messerschmitt uçakları ile Japonların Mitsubishi’leri onların uçaklarının karşısında bile duramazken dandik Spitfire uçakları bu uçakları mahvederdi.İngilizler ve Amerikalılar Alman Tiger tanklarını her halukarda durdurup yok ederken kendilerinin MK ve M4 modeli benzinli teneke tanklarını da o yılların teknoloji harikası olarak gösterirlerdi.

Oysa ki 1940 yılında Fransızlar Alman sınırına yaptıkları meşhur Maginot hattını geçilmez olarak değerlendirdiklerinden dolayı sınırın öbür tarafında şaraplarını içmeyi sürdürürken aniden Alman birliklerini ve tanklarını Paris’te görünce oldukça şaşırmışlardı.Almanlar o yıllara göre gelişmiş uçakları ve dizel motorlu uzun menzilli tanklarıyla üç kıtada ve dünyanın dört bir tarafında cirit atıyorlardı.Japon uçakları Amerikalılara ezilmek şöyle dursun onlara göz açtırmıyordu.Efsanevi Kamikaze’ler en son çare olarak Amerikan gemilerinin bacalarından içeri giriyordu. İngilizler Almanların V1 ve V2 füzelerinden korunabilmek için Londra’nın üzerine çelik ağ örmeyi bile düşünür olmuşlardı.

Ancak 1944 yılında yapılan yüz binlerce insanın ,silahın , malzemenin ve sermayenin atıldığı bir yaz boyu süren Normandiya Çıkarması ve 1945 yılında Japonya’ya atılan atom bombası savaşın gidişatını değiştirmişti.Yani savaşın başladığı 1939 yılından itibaren beş yıl boyunca kelimenin tam anlamıyla rezil-rüsva olan bu devletler sadece bir bir buçuk yıllık bu üstünlüklerini başta bahsettiğim bu filmlere yansıtmıştı.Kendi yaptıkları atom bombası ve benzeri katliamlarından ise filmlerinde genellikle bahsetmezlerdi.

Neticesinde Faşist Almanlar ve müttefikleri bu ilerlemelerini kaba kuvvet sahibi Emperyalist güçler karşısında daha fazla sürdüremediklerinden yenildiler.Bunun sonucunda da başta Amerika olmak üzere, İngiltere ve Fransa o zamana kadar sömürgelerinden elde ettikleri haksız kazançlarından çok daha fazla olmak üzere akıllarına bile gelmeyen ganimetlere kondular.

Amerika malzeme ve para olarak elde ettiği savaş ganimetlerine bir de bilim adamlarını ekleyince 25-30 yıl sürecek bir altın çağın da kapılarını aralamış oldu.İşte savaş sayesinde canlanan Amerikan ekonomisi , elde edilen bu ganimetler ve beleş transfer edilen bilim adamlarının akıllıca değerlendirilmesi sonucunda süper güç Amerika’yı da ortaya çıkardı.

1950 li yılların ortalarından itibaren yani savaşın bitimini takip eden onuncu yıldan sonra ise bu ganimetlerle canlanan ekonomi semerelerini iyice vermeye başladı.Refah seviyesi yükseldi.Yaşam standartları zirvelere vurdu.Amerikan rüyası başlamıştı.

Yeni transfer ettikleri teknolojiler ve bilim adamları coşmuştu.Almanya'dan getirilen V1 ve V2 roketlerinin mucidi Von Braun’un gayretleriyle uzaya bile adım atar oldular.Amerikan sanayi ürünü otomobiller, otobüsler, kamyonlar ve iş makinaları bu pazarı komple ele geçirerek bütün dünyadaki insanların hayatına girdi.Yapılan reklam ve propagandalar sonucu Amerikan malı motorlu vasıtaların haricindekiler cılız,ömürsüz ve basit olarak nitelendirildi.

Tüketimin pompalanarak daha çok mal satışı için Amerikan yaşam tarzı bütün ülkelere enjekte edildi.Amerikan sermayesi bütün ülkelere az veya çok girerek bu ülkelerin ekonomilerinde ve iç işlerinde dahi Amerika’nın söz sahibi olmasına neden oldu. Motorlu araçlar ve elektronik malzemelerin yanında fast food gibi,kolalı içecekler gibi, moda gibi pek çok mikrobun Amerika’ya pazar olan toplumlara bulaştırılması da ayrı bir konuydu.

Harp sonrasında harpte müttefik gözükseler de Sovyetler Birliği (Şimdiki Rusya Federasyonu ve yakın ülkeleri)Avrupa’da gerek dışa kapalı ve güçlü ekonomisiyle ve gerekse gizlenen esrarengiz teknolojisiyle tek rakip olarak tespit edildiğinden soğuk savaşla yıpratılmaya çalışıldı.Neticesinde bu ülkedeki sosyalist rejim yapılan propagandalara ve biraz da kendi iç sorunlarına yenik düşerek 90 lı yıllarda yıkıldı ve bu iki süper güçten birinin gittiği ve Amerika'nın her konuda lider ülke olduğu şeklinde dünyaya lanse edildi.

Ancak tabii ki bu ganimetlerin bir sonu gelecek ve dengeler yeniden yerlerini bulacaktı. Amerikan otomobil ve motorlu araç sanayi 1965 yılından sonra duraklama devrine girmişti. Bu sektör 1970 li yıllarda Chevrolet Vega ,Ford Pinto,Pontiac Astre gibi taklit ve rezil modellerle büyük otomobillerden vazgeçerek Avrupa’daki evvelce beğenmediği rakipleri gibi küçük otomobiller imal etmeye başlayacak,ağır vasıtalarda Alman lisansıyla da olsa dizel motoruna geçiş yapacak ve 1970lerde başlayan Avrupa’daki gelişmelere ayak uyduramayarak yavaş yavaş piyasadan silinecekti.İngiliz ve Fransız’ların ellerindeki sömürgeler dolayısıyla imkanları aslında biraz daha iyiydi.Ancak ganimetler yavaş yavaş bitiyordu.

İşte 70 li yıllarda Vietnam,daha sonraları Falkland adaları,Afganistan,Lübnan,Balkanlar ve Irak gibi yerlerde sun’i karışıklıklar çıkarıp buralardan ganimet umma çabaları da maalesef artık sonlanıyordu.Savaşlar dahil bu emperyalist ülkelerin ekonomilerine katkı sağlayamıyordu.Çünkü A.B.D. halen dahi petrol uğruna girdiği Irak’ta para ve prestij kaybetmeye devam ediyor.

Biraz da ülkemizin durumunu gözden geçirelim.Harp sonrası Marshall yardımlarıyla daha çok tekerlekli araç satılsın diye demiryolları bir kenara itilip karayollarına ağırlık verilmedi mi?II.Dünya Savaşını görmüş pek çok kullanılmış ve eski askeri malzeme daha sonradan yedek parçaları kakalanmak suretiyle çok daha pahalıya gelecek ve haraca bağlayacak şekilde askeri yardım programı adı altında ordumuza hibe edilmedi mi?Ordumuzun elindeki piyade tüfeğine kadar Amerikan M1 piyade tüfeği olmadı mı?Ford , Chrysler, İnternational , BMC , Bedford , Leyland gibi Amerikan,Amerikan sermayeli İngiliz ve İngiliz arabaları tıpkı şimdi büyük markaların ucuz işçilikten dolayı montajı Çin’de yaptırmaları gibi 1960 lı yıllarda kurulan montaj fabrikalarında cayır cayır ucuza montelenip Türkiye’ye satıldığı gibi yakın ülkelere de satılmadı mı?Hatta bu firmalardan cesaret bularak ve bu konudaki açlığı keşfederek gelen Fransız,Alman ve İtalyan üreticileri halen dahi ülkemizde ucuz üretip dışarılara satmıyorlar mı?

Bu güne dönüyoruz.Eski efsanelere bir bakın,hepsi tarih oldu.Koskoca General Motors çırpınış içerisinde.Bunlar ki 1955-56 model Chevrolet’i üretmişler, acaba şimdi hiç beğenmedikleri Kore’lilerin yaptığı Daewoo otomobiline Chevrolet amblemini takıp satmaktan utanmıyorlar mI?Opel olmasa satabilecekleri bir otomobil kalmadı.Onda bile bir kısmına ortak oldukları Fiat’ın motorlarını kullanır oldular. Ford’un Amerika’da geliştirilmiş bir modelinin bayilerde satıldığını gördünüz mü?Bir zamanlar efsane otomobiller olan Dodge,Plymouth,DeSoto gibi otomobillerin üreticisi Chrysler bile Alman’ların eline geçmedi mi? BMC (British Motor Company) yıllarca Austin’leri,Morris’leri bütün dünyaya ittirirken bu firmanın içerisinde 1 İngiliz şilini dahi kalmaması ilginç değil mi?Bir zamanların GM markası Bedford ile büyük kamyon ve otobüs Leyland’ın kaybolup gitmesi de acayip değil mi?Alman BMW’nin İngiltere’de Mini Cooper üretip satacağı,şişirilmiş balon Land-Rover’in bile eski İngiliz sömürgesi Hintli Tata’ya satılacağı kimin aklına gelebilirdi.Amerikalıların birinci körfez savaşında efsane olarak lanse ettikleri ve şimdilerde satacak enayi aradıkları Hummer’in talipleri arasında bir de Türk firmasının bulunması da ilginç değil mi?

İşte yazdığım bütün bu belirtiler II.Dünya Savaşı ganimetçilerinin ganimetleri yedikten sonra üstüne kendilerinden bir şeyler katamadıklarının kesin kanıtları.Bütün etrafa saldırışlar,yerli yersiz çıkışlar,bütün Dünya’ya yapılan haksızlıklar bunlara bir şeyler katabilmek,Amerikan rüyasını tekrar görebilmek için.Oysa ki hepimiz biliyoruz ki gördüğümüz bir rüyayı tekrar görebilmek mümkün değil.Başka rüyalara bakmamız gerekiyor.

İnşalah bizler bu krizi en az zararla atlatabiliriz.İşimiz her şeye rağmen zor görünüyor.

Herkese selamlar...

.

.

Arkadaşlar, arşivimden yine bir kaç güzel görüntü fotğraflamak istedim.Umarım beğenirsiniz.


1951 Buıck

1956 Chevrolet Bel air

İlk impala 1958 Chevy

Son olarak Elvis'in Cadillac'ı ile bitirelim mi?

krytime demiş ki:

Arkadaşlar bence alabileceğiniz en sağlam arabayı almaya çalışın. Dizaynmış, az yakıyormuş hepsi ikinci planda. Niye böyle diyorum derseniz 5 saat önce Ankara da bir kaza geçirdik. Eşim ve 7 aylık oğlumda arabaday dı, Allahtan kimseye bi şey olmadı. Şimdi daha iyi anlıyorum en önemlisi güvenlik.

büyük geçmiş olsun, insan başına gelmeden bilemiyor. heleki çoluk çocuğa karıştıktan sonra önceliği kesinlikle güvenliğe vermeli. ben hiç tarzım olmamasına rağmen biraz büyük, güvenlik donanımı açısından full bir aile aracı aldım. aslında küçük ve basık hatcback araçları severim.

Teşekkürler Kelby. Yeni aracınız hayırlı olsun, büyük araç almakla iyi etmişsiniz. Kazasız belasız kullanmanızı dilerim.

parabellum p08 demiş ki:

1956 Chevrolet Bel air

Bu nasıl bir güzelliktir, karizmadır. Muhteşem bir araba.

Efendim, izninizle bir tane daha ekleyeyim dedim.



Hakikaten nefis bir tasarım. Oldukça büyük ve etkileyici bir kasası var. İçindeki hafif benzin kokusuyla karışık, kromaj da cabası.

Ben de yeni görüyorum, büyük geçmiş olsun krytime. Bu ankaradaki minibusculer ve otobusculer gerçekten çok tehlikeli. Nasıl çözüm bulunacak bilmiyorum ama saçma sapan araç kullananları şikayet etmek gerek.

Çocuk koltuğu meselesi de son derece önemli. Birçok kişi bu konuda gerekli hassasiyete sahip değil. Ancak haziran 2010 sonrasında çocukların kendileri için yapılmış koltuklarda oturmaları mecbur tutuldu. Ne kadar uygulanır bilmem ama son derece güzel bir gelişme.

2 kez focus (benzinli Hb ve dizel c-max) kullanmış biri olarak keyifli araçlar olduğunu söyleyebilrim. Benzinlisi her avrupalı araç kadar tüketir, bu tabii japonlara göre birazcık fazla. ama öyle ahım şahım bir fark olmaz. dizel c-max'da da kullanılan 1.6 tdci güçlü ve ekonomiktir. Ama c-max kabin içerisine acayip motor sesi alıyordu. Resmen traktör kullanıyormuş gibi oluyordum. Ayrıca otomatik almayı düşünüyorsanız fordun dizel ve yarı otomatik (CVT) olanlarından kesinlikle uzak durmanızı öneririm. Hepsinde kronik şanzuman problemi vardır ve ciddi sıkıntılar çıkarma ihtimali çok yüksek.

Nacizane tavsiyem, eğer dizel düşünüyorsanız toyota corolla bence bu sınıftaki en optimum araç. Sorunsuz, ekonomik ve sessiz

Haspirin teşekkür ederim.

parabellum p08 demiş ki:

1956 Chevrolet Bel air

Bence bu Bel air, büyük resimdeki modelden daha güzel. Kapısı direksiz olan modellerden. Daha bir estetik.

haspirin demiş ki:

Ben de yeni görüyorum, büyük geçmiş olsun krytime. Bu ankaradaki minibusculer ve otobusculer gerçekten çok tehlikeli. Nasıl çözüm bulunacak bilmiyorum ama saçma sapan araç kullananları şikayet etmek gerek.

Çocuk koltuğu meselesi de son derece önemli. Birçok kişi bu konuda gerekli hassasiyete sahip değil. Ancak haziran 2010 sonrasında çocukların kendileri için yapılmış koltuklarda oturmaları mecbur tutuldu. Ne kadar uygulanır bilmem ama son derece güzel bir gelişme.

2 kez focus (benzinli Hb ve dizel c-max) kullanmış biri olarak keyifli araçlar olduğunu söyleyebilrim. Benzinlisi her avrupalı araç kadar tüketir, bu tabii japonlara göre birazcık fazla. ama öyle ahım şahım bir fark olmaz. dizel c-max'da da kullanılan 1.6 tdci güçlü ve ekonomiktir. Ama c-max kabin içerisine acayip motor sesi alıyordu. Resmen traktör kullanıyormuş gibi oluyordum. Ayrıca otomatik almayı düşünüyorsanız fordun dizel ve yarı otomatik (CVT) olanlarından kesinlikle uzak durmanızı öneririm. Hepsinde kronik şanzuman problemi vardır ve ciddi sıkıntılar çıkarma ihtimali çok yüksek.

Nacizane tavsiyem, eğer dizel düşünüyorsanız toyota corolla bence bu sınıftaki en optimum araç. Sorunsuz, ekonomik ve sessiz

Toyota için genelde söylenen aynı doğrultuda,hem sessiz, hem sorunsuz gibi,ancak performans olarak diğerlerinden geride,yeten kişiler için bende tavsiye ederim.

yeni corollanın ciddi anlamda izolasyon sorunları var, hele uzun yolda çekilmiyor..sessizlik konusunda yeni avensis referanstır ama onunda ufak hacim dizel motoru yok...japoncu ben artık yavaş yavaş aslında hazetmediğim vw modellerine kaymış durumdayım, adamlar net araba yapmaya başladılar, yeni passat ve jetta çok sağlam gelicek, piyasanın tozunu atıcak bence, önlerindeki tek engel doğuş otomotiv gibi kazıkçı zihniyet

.

.