Yatılı okuldaki saatçilik macerama devam edelim.
Bizim matematikçinin saatini yaptıktan sonra okulda saatçi olarak nam salınca bir gün dersler bittiğinde beni öğretmenler odasına çağırdılar.Duvarda rakkaslı bir saat duruyordu.Yaşlı bir öğretmen bana bu saati çok sevdiğini,uzun yıllardır duvarda asılı duran bu saatin bir yıldır bozuk olduğunu,şayet çalıştırabilirsem çok sevineceğini söyledi.
Saat ahşap kasalıydı.Çatı ve tabanında çok güzel ince ağaç oymaları ile süslemeleri vardı.Ön kısmındaki kadran üzerindeki cam kirden ve odadaki yoğun sigara dumanından kararmıştı.Alttaki rakkas bölümünü örten cam ise daha dekoratif kesme tipli ama aynı kirlilikte bir camla örtülmüştü.Camın kenarlarına bir takım kağıtlar sıkıştırılmıştı.Sarı metal kadranı kararmış,rakkasın da üzerine okulun amblemi kartondan kesilip yapıştırılmıştı. Markası Junghans'tı.
İşin gerçeği ben o zamana kadar öyle bir duvar saatini değil sökmek görmemiştim bile.Ama orada saatçiyim diye bir prestij sağlamışım ya,hiç bozuntuya vermedim.Duvardan bir sandalyeye çıkarak dikkatlice indirdim.Ama ne kadar dikkat etsem de sallanınca rakkası düşerek saatin içinde tangırdadı.
Saati alıp benim atelyeye, yani yatakhaneye yollandım.En kötü ihtimal "olmuyor,parça lazım"gibilerinden bir bahane bulurum diye düşündüm.Ama esas düşüncem de bu saat üzerinde duvar saatleri üzerine bilgi edinmek ve tecrübe kazanmaktı.
Öncelikle üzerindeki yıllarca alınmamış tozu aldıktan sonra üzerindeki iki kurma yerine de kurma anahtarını takarak her iki zembereğini de bir güzel kurdum.Ama işin gerçeği hangisinin saatin,hangisinin zilin olduğunu bilmiyordum bile.Daha sonra da saatin makinesini tutan iki adet somunu keşfettim.Biraz zor olsa da bu iki somunu söküp makineyi ahşap kasasından ayırdım.Böylece işim biraz daha kolaylaşmıştı.Çünkü o ağır ahşap kasayla saate müdahele edebilmek zordu.
Kol saatlerinden edindiğim tecrübe ile saati şöyle bir muayene ettim.Zemberekleri kurulabildiğine göre o yönden bir sorunu yoktu.Çarklarını muayene ettim,kırık görünmüyordu.Ama her tarafına yılların tozu birikmişti.Ve yağlı olan bölümlerinde de adeta sakız gibi bir pislik oluşmuştu.Benim acilen bu saati yıkamam gerekir diye düşündüm.Ama temizleyebilecek benzin,tiner gibi bir malzemeyi hafta içinde bulabilmem okuldan çıkışımız yasak olduğundan mümkün değildi.
Ben de ilk iş olarak rakkasın üzerindeki rakkasın dengesini ağırlık yaparak bozduğunu değerlendirdiğim okulun amblemini söktüm.Yapıştırıcının izleri kalmıştı.Akrep ve yelkovanı üzerinde küçük bir somun vardı.Bu somunu alarak akrep ve yelkovanı saat üç durumundayken söktüm.Benim ustam da takarken de sökerken de saat üçte sökerdi.Akrep ve yelkovanı mavi menevişlenmiş çeliktendi ve tertemizdi.Karşıdan bakılınca siyah ışığın durumuna göre de lacivert renge dönüyordu.
Kadranı tutan vidaları da sökerek kadranı dışarı aldım.Kadran pirinç malzemeden yapılmıştı.Rakkamları da yine piriçten ve kabartmaydı.
Kadranı ve rakkasını pırıl pırıl oluncaya kadar okulun hademesinden yalvar yakar aldığım toz Fay deterjanı ile parlattım.Ahşap ve cam kısımlarını da sabunlu bezle iyice temizledim.Temizlediğim parçalar adeta yepyeni olmuştu.
Cumartesi günü de (o zamanlar cumartesileri yarım gün okul olurdu) öğleden sonra okulun yakınındaki benzin istasyonuna giderek bir litre süper benzin aldım.Ama saatçi değil ne olursam olayım benzini okula sokmak yasak olduğundan benzinle beraber okulun yanındaki parka gittim.Yine de okula girerken görmezler düşüncesiyle benzinin çok az bir kısmını eski bir öksürük şurubu şişesine aldım.Yanımda götürdüğüm eski alüminyum tencere içine benzini boşalttım ve saati olduğu gibi benzinin içine yatırdım.
Yaklaşık iki saat sonra saati tencereden çıkardım.İnce fırçayla dikkatle fırçalayarak eski yağ kalıntılarını,pislikleri,pasları temizledim,çark dişlerini,göbekleri, aksları ve maşayı tertemiz yaptım.Tencereye girerken kapkara olan makine Reşat altını gibi sapsarı ve pırıl pırıl olmuştu.
Yine de lazım olur diyerek eski tenceremi aldım, içindeki benzini de kanalizasyona döktüm.Yatakhaneye geldiğimde her tarafıma fırçalarken sıçradığından benzin kokusu sinmişti,bu yüzden arkadaşlarımla da atıştım.
Makinenin aks yuvalarına dikkatlice kol saatlerinde kullandığım yağdan azar azar döktüm.Zembereklerin dışarıdan da görülebilen katları arasına da biraz yağ verdim.Maşanın arşak ve kafalarını yağladım.Temizlediğim rakkası makineye takarak, makineyi de adeta duvarda asılıymış gibi tutarak rakkası salladım.
Makine tık-tık-tık sesleri ile çalışmıştı.İşte saatçinin en mutlu anı.Bu mutluluk gerçekten tarif edilmez bir mutluluktur.
Söküp temizlediğim kadranı,akrep ve yelkovanı ve kasayı dikkatlice monte ettim.Koğuşun duvarındaki bir çiviye saati asarak rakkası salladım.Saat çalışıyordu ama sesi bir değişikti,bu kafama takılmıştı.Fakat tertemiz ve yepyeni olmuştu.
Bu tip saatlerde yatay-düşey konum çok önemlidir.İşte ben de ilk defa bu tip saatlerin kesinlikle "şakül" durması gerektiğini bu saatte öğrendim.İlk önce hiç bir anlam veremediğim kasa içerisinden geçerek arkasından çıkan sivri uçlu vidaların bu şakülleme işine yarayacağını anladım.Çünkü saatin konumu düzeldikçe sesi de güzelleşiyordu.El ayarı göz kararı yaptığım ayar sonucu ertesi sabah saatin 15 dakika kadar saptığını gördüm.Demek ki gözle ayar yapmak yeterli değildi.
Saat saat başlarında saat kadar buçuklarda tek gong sesi veriyordu.Yani saat şayet sabahın beşi ise beş,altısı ise altı defa çalardı.Bu yüzden yatakhanedeki diğer arkadaşlarım o gece uyuyamadıkları için bana epey söylendiler.
Okulun bahçesinde duvar örenlerin ellerinde bir su terazisi görmüştüm.Ne yapıp edip bu su terazisini aldım ve saati esas yerine götürüp astım.Su terazisi ile saatin yatay-düşey konumunu sıfır hata ile ayarladım .Hatta duvara kurşun kalemle işaret koyarak ileride olabilecek oynamalara bile önlem aldım.
Pazartesi öğretmenler odasına savaş kazanmış bir imparator edası ile girdiğimde saatin tıkır tıkır çalışır vaziyette olduğunu gördüğümde içimi büyük bir mutluluk kapladı.Gözüm bizim ihtiyar öğretmeni aradı ama gelmemişti.Saati benim yaptığımı bilen matematikçi beni tebrik etti.Tabii öğrenen diğer öğretmenler de.Hepsi de bu saatle ilgili anılarını anlatmaya başladılar.Ben de oradan ayrıldım.
Bu saatin bana öğrettiği çok şey oldu.Ama üzücü de bir şey oldu.Bana saati tamir etmemi söyleyen yaşlı öğretmen bir daha okula gelmedi.Önce ağır hasta olduğunu duyduk,daha sonra da kötü haberini.
Bu da duvar saatleri ile ilgili bir anım.Fırsat buldukça devam edeceğim.Sıkılmıyorsunuz umarım.
Herkese selamlar...